24 Nisan, 2009

ENDÜSTRİ İŞLETMELERİ

ENDÜSTRİ İŞLETMELERİ

1.1. Endüstri İşletmesi Nedir?

Endüstri işletmesi; doğadaki kaynakların hammadde ve malzemelerin insan gereksinmelerine uygun mal ve hizmetler biçimine dönüştürülmesi için girişilen işlemler topluluğunu sunan ve ortaya çıkaran tekil veya tüzel kişi kuruluşlarına denir. Günümüzdeki çoğu işletme endüstri işletmesidir.

2. ENDÜSTRİ İŞLETMELERİNİN AMAÇLARI

1.2.1. Genel Amaçları

Endüstri işletmeleri genel olarak diğer tüm işletmeler gibi;

  • Kâr elde etmek,
  • Sosyal hizmetlerini yerine getirmek,
  • Varlığını sürdürmek ve büyütmek

amaçlarını güder.

1.2.2. Özel Amaçları

  • Endüstri alanında ürettiği ürün ve hizmetlerle daha kaliteli mal ve hizmet sunmak,
  • Endüstriyel alanda çalışanlara daha iyi maaş ve hizmet vermek,
  • Çalışanlara sürekli istihdam olanağı sağlamak,
    • büyümek

olarak sınıflandırabiliriz.

3. ENDÜSTRİ İŞLETMELERİNİN ÜRETİM SÜRECİ

3.1. Ürün Tasarımı Ve Aşamaları

Her yeni ürün yeni bir fikir ile ortaya çıkar. Ancak, bu yeni fikirlerin ürün şekline dönüştürülmesi ve üretilebilecek düzeye ulaşması belli bir zaman dilimi içinde gerçekleştirilen ayrıntılı analiz, test, planlama, seçim faaliyetlerini gerektirir.

Ürün tasarımının ilk aşamasını oluşturan fikir üretmenin en önemli Kaynağını tüketici istekleri oluşturur. İşletmenin gerçekleştirdiği pazar araştırmaları sonucu elde edilen bilgiler işletmenin sahip olduğu araştırma ve geliştirme olanakları ile değerlendirilir. Burada işletmenin araştırma geliştirme olanakları ve politikası önemli rol oynar.

İşletme içinde üretilen fikirlerin tümü üretilmek için uygun olmayabilir, ikinci aşamada alternatif fikirler içinden işletme tarafından üretilebilecek olanlar seçilir. Bazı fikirler ise işletmenin amaçları, pazarlama politikası, mevcut üretim yapısı ve finansal kriterlerine uymadığı için red edilir. Bu aşamada proje değer indeksi gibi araçlar alternatiflerin seçiminde kullanılabilir.

Üretim yöneticisi açısından ürün tasarımında en önemli konu ürün spesifıkasyonlarının belirlenmesidir. Bu spesifıkasyonlar malzemelerin satın alınması, üretim araçlarının seçimi, işgücünün belirlenmesi ve üretim tesisinin boyutu ve yerleşimine kadar çeşitli konuları içerir.

Ürün spesifıkasyonlarının için başlangıç tasarımında alternatif tasarımların geçerliliği, bakım ve hizmet süresi gibi konular belirlenir ve ürün protitipleri geliştirilir. Tasarımın son şeklini aldığı aşamada ise, ürün ve parçaların spesifikasyonları, hat çizimleri ve üretim sürecinin ayrıntıları belirlenmiş olur.

Bu son aşamada bazı işletmeler ürün-test ve yeniden tasarım faaliyetlerini de gerçekleştirirler. Ürün testleri tüketicilerin beklentileri ile geliştirilen ürünün karşılaştırılması için pazar testleri şeklinde de yapılabilir. Yeniden tasarım faaliyetleri ise prototiplerin test edilmesinden sonra sapmaların büyük veya küçük olmasına göre değişir. Yapılan testler sonucu sapma büyük ise başlangıç tasarımı aşamasına dönülebilir veya küçük ise ürünün üretimine geçilir.

Ürün tasarımında son yıllarda geliştirilen CAD (Computer Aided Design / Bilgisayar destekli tasarım) bazı işletmeler tarafından kullanılmaktadır. CAD'in tanımı; grafik terminali, geometrik model, geometrik analiz, ölçülebilir yöntem, simuiasyon, bilgisayar grafikleri ve işlemlerle ilgili ayrıntıları içeren bir sistem olarak yapılabilir. Diğer bir ifâdeyle, CAD sistemi ürün ile ilgili mühendislik analizleri, çizim ve tasarımın özel bir bilgisayar donanımı ile gerçekleştirilmesidir. Bu sistemin en önemli çıktılarını, sembolik ve görüntüsel bilginin yaratıldığı bilgisayar grafikleri oluşturur.

CAD ve CAE (Computer Aided Engineering /Bilgisayar destekli mühendislik) genelde birbiriyle karıştırılmaktadır. Ancak bu iki sistemi birbirinden ayıran bazı özellikler vardır.

1. CAE sistemi daha çok elektronik ürünlerin tasarımında kullanılmaktadır.

2. CAE teknik ressamlardan çok mühendislere yönelik olarak geliştirilmiş bir sistemdir. CAE üretim planlaması yapılmadan önce, yeni ürünün geliştirme aşamalarını kapsayan ve bazı parçaların ayrıntılı çizimlerini veren ürün tasarımından sonraki aşamalarda yararlanılan bir sistemdir.

CAD ve CAE sistemleri ürün tasarımında ve sonraki aşamalarda kullanılmakta ve tasarımın kalitesi, süresi açısından olumlu sonuçlar vermektedir. Hecklett-Packard'da bu sistemlerin kullanımı ile bir ürünün tasarımı yedi hafta gibi kısa bir sürede tamamlanabilmektedir.

3.2. Üretim Süreci Seçimi

Üretim işlemleri sürekli işlemler, tekrarlı işlemler ve aralıklı işlemler şeklinde üçlü bir sınıflandırma ile açıklanmaktadır.

Sürekli işlemler yirmi dört saat devam eden ve çelik plastik, kimya, bira ve petrol üretimi gibi üretim işlemleridir. Yığın üretim şeklinde de açıklanan otomobil, elektronik parçalarının üretimi de tekrarlı işlemler olarak kabul edilmektedir. Bu tür üretim işlemlerinde belli özelikleri taşıyan seri üretim gerçekleştirilir. Aralıklı işlemlerde ise müşteri siparişlerine göre yönlendirilen işlemler sonucu az sayıda ürün üretilir. Bu tür işlemler sonucu her ürün için iş akış kalıplarının farklı olduğu iş atölyeleri oluşur. Aralıklı işlemler grubuna uçak, gemi gibi tek bir ürünün üretildiği işlemler de girer.

Önceden ürün tasarımı sonucu belirlenen ürünler ve üretim süreçlerinin yapısı belirlendikten sonra, üretim yöneticisi için bu yeni veya geliştirilen ürün için kullanılabilecek süreç teknolojisinin belirlenmesi sorunu ortaya çıkar.

İşletmeler üretim süreçleri için genel amaçlı veya özel amaçlı veya bilgisayar destekli makineler kullanabilirler. Ayrıca işletmeler bu makina gruplarından ikisini veya üçünü de bir arada kullanabilirler.

3.3. Süreç Akış Tasarımı

Süreç akışı tasarımı tesis içinde alt süreçler, parçalar ve hammaddenin akışının kağıt üzerinde tasarlanmasıdır. Üretim yöneticileri bu akışı izleyebilmek için montaj çizimleri, montaj şemaları (gozinto şeması), rota çizimleri, işlem akış şemaları kullanırlar. Süreç akışları üretim sisteminin haritalarıdır ve daha çok mühendisleri ilgilendirmektedir.

3.4. KAPASİTE

3.4.1. Kapasite Kavramı Ve Kapasiteyi Etkileyen Faktörler

Üretim sisteminin kapasitesi işletmenin rekabet sınırlarını belirtmektedir. Kapasite yetersiz olduğunda işletme tüketici isteklerini zamanında karşılayamayacağı için pazardaki payını ve gücünü zamanla kaybedecektir. Kapasite fazlalığı ise talebi ayarlayabilmek için satış fiyatlarını düşürecektir. Her iki durumda işletmeler açısından sakıncalıdır.

"Ne kadar" sorusuna cevap aramadan önce kapasitenin kavramına açıklık getirilmelidir. Kapasite kısaca belirli bir zaman dilimi içindeki üretim miktarı olarak tanımlanmaktadır. Başka bir ifâde ile, kapasite belli bir üretim süreci sonucu elde edilen çıktı miktarıdır. Maksimum kapasite ise üretim kaynakları maksimum düzeyde kullanıldığında elde edilen üretim miktarını belirtmektedir. Ancak maksimum düzeyde bir kapasite kullanımında işletme yöneticileri artan enerji maliyetleri, bakım onarım maliyetleri, fazla yükleme yapılmış makineler ve daha uzun çalışma saatleri ile karşılaşacaktır.

Kapasite kavramı ulaşılabilecek bir çıktı miktarını ifâde etse bile, bunun ne kadar sürede elde edilebileceğini belirtmemektedir. Örneğin bir işletmenin kapasitesi X birimdir. Ancak bu kapasitenin günlük mü, yoksa işletmenin altı aylık kapasitesinin ortalaması mı olduğunu bilmek güçtür. Bu nedenle kapasite kavramı açıklanırken ve "ne kadar" sorusuna cevap aranırken en uygun üretim miktarı kavramı kullanılır. Ortalama birim maliyetlerinin minimum olduğu nokta, işletme için en uygun üretim miktarıdır.

Bir işletme büyüdükçe ve üretim miktarı arttıkça, ortalama birim maliyet düşer. Çünkü üretilen her ek ürün sabit maliyetin bir kısmını düşürür.

Ortalama birim maliyetteki bu azalma belli bir noktaya kadar devam eder ve işgücü ve malzeme akışının koordinasyonundaki artan maliyetler sonucu işletme yöneticileri yeni kapasite kaynaklarının arayışı içine girer. Bu durumda yöneticiler alternatif büyüklüklere sahip tesisler için ortalama birim maliyetleri karşılaştırarak işletmeleri için en uygun üretim miktarını belirlerler. Aksi durumda ise ölçek ekonomisi normlarının dışına çıkarlar.

Son yıllarda ölçek ekonomisi normlarının dışına çıkma durumu daha geç gerçekleşmektedir. Çünkü teknolojik olanaklar çerçevesinde daha küçük tesislerde daha çok üretim yapılabilmektedir. Örneğin dünyada çelik endüstrisinde büyük ve entegre tesisler yerine küçük üretim birimleri kurma eğilimi vardır. Bu gelişmeler kapasite esnekliği kavramını da ortaya çıkarmıştır.

Kapasite esnekliği bir işletmenin rakip işletmelerden daha kısa bir sürede tüketici isteklerini karşılayabilecek bir kapasiteye sahip olmasıdır. Bu esneklik; esnek tesisler, süreçler, işgörenlerin oluşturulmasını ve diğer işletmelerin kapasitelerinden yararlanmak için strateji belirleme gereğini zorunlu kılmaktadır.

İşletmeler kapasite belirlerken,kapasiteyi etkileyen bazı dışsal ve içsel faktörler vardır. Dışsal faktörler arasında işgücü saatleri, güvenlik ve çevre kirlenmesi ile ilgili -hükümet kararları sayılabilir. İçsel faktörler ise ürün tasarımı, personel eğitimi, motivasyon, öğrenme, iş yöntemleri, tesis yerleşimi, iş akışı, bakım, malzeme yönetimi, kalite kontrol sistemleri ve yönetim politikalarıdır.

Pratikte işletmelerin kapasite ile en çok ilgilendikleri konulardan bîri de kapasite kullanım oranıdır. Kapasite kullanım oranı; fiili kapasitenin tasarlanan veya planlanan kapasiteye bölünmesi ile hesaplanır. Burada pay ve payda aynı birim ve süre (makine saat/gün, hastalar/gün, üretim çıktısının parasal değeri/ay gibi) ile ifâde edilir.

3.4.2. Kapasite Planlaması

Kapasite planlamasının ana amacı maliyetlerin düşük olduğu, pazar taleplerinin karşılandığı bir kapasite düzeyinin belirlenmesidir. Planlama uzun dönemli, orta dönemli ve kısa dönemli olmak üzere üç aşamadan oluşur. Uzun dönemli kapasite planlamasında binalar, araçlar kaynakların elde edilmesi veya düzenlenmesi ile ilgili stratejik kararlar alınır.

Bu tür kapasite planlaması stratejik nitelikte ve finansman ağırlıklıdır. aylık veya üç-altı aylık dönemler için gerçekleştirilen orta dönemli kapasite planlamasında kiralama, işten çıkarma, yeni makinelerin satın alınması, fason işler gibi alternatifler karşılaştırılarak kapasite belirlenir. günlük ve haftalık çizelgelemelerden oluşan kısa dönemli kapasite planlamasında ise planlanan çıktı ile fiili çıktı arasındaki sapmalar incelenir. bunlar sonucunda personel transferleri alternatif üretim rotaları ve fazla çalışma olanakları araştırılır.

4. KURULUŞ YERİ SEÇİMİNDE MAKRO ANALİZ

4.1. Makro Analiz

Makro analiz içine işletmenin kurulabileceği bölgenin seçimi girer. İşletme açısından bu tür kararlar stratejik kararlardır ve hatalı bir kuruluş yeri seçimi işletme için çeşitli sorunların ortaya çıkması demektir. Gerek küçük ölçekli bir işletme olsun gerekse büyük ölçekli bir işletme olsun, her hangi bir tesisin bir yerden başka bir yere taşınması kolay değildir. Makro analizde karar vericiler için yer seçimi kriterleri şunlardır:

  • Pazar potansiyeli
  • Pazar Payı
  • İşletme maliyetleri
  • Ulaşım maliyetleri
  • Kuruluş yeri maliyetleri
  • Hammadde maliyetleri ve bu kaynaklara yakınlık
  • İşgücü maliyetleri ve özellikleri

Bu kriterler yapılan analizin önemi ve genişliğine göre çoğaltılabilir ~ve bu kriterlere o bölgede bulunan mevcut yatırımlar, devletin vergi ve teşvik konularındaki politikaları, bölgesel kalkınma planları, iklim ve doğal koşullar, çevre politikaları gibi çeşitli faktörlerin etkisi de dahil edilebilir.

4.2. Kuruluş Yeri Seçiminde Kullanılan Yöntemler

Kuruluş yeri seçiminde tek bir tesisin yerini belirlemek için kullanılan teknikler arasında en çok bilineni "yer çekimi yaklaşımı"dır. Bu yöntemde mevcut tesisler, bunların arasındaki uzaklıklar ve taşınacak ürünlerin hacimleri çerçevesinde toplam ulaştırma maliyetlerini minimize edecek bir kuruluş yeri araştırılır.

İkinci yöntem faktör puanlama yöntemidir. Bu yöntemde farklı faktörler veya kriterler anlaşılması kolay bir formatta kombine edilirler. Öncelikle her faktör yer seçimindeki ağırlığına göre derecelendirilir ve bu derecelere göre de her alternatif kuruluş yeri için puan verilir. Alternatif yerleşimlerden en yüksek puanı alan aday seçilir. Bu yöntemin en önemli sakıncası maliyetlerin analiz içine dahil edilmemesidir.

5. FABRİKA YERLEŞTİRME BİÇİMLERİ

Fabrika içi yerleştirme biçimlerini belirleyen işletmenin mevcut iş akışının genel şeklidir ve yerleştirme biçimleri dört grupta toplanabilir: Üretim sürecinde göre yerleşim, ürüne göre yerleşim, sabit yerleşim ve grup teknolojisine göre yerleşim (hücresel yerleşim).

Üretim sürecine göre yerleşim veya iş atölyesi yerleşiminde aynı fonksiyonları yerine getiren makinelerin bir arada bulunmasıdır. Bir başka ifâdeyle, aynı işi yapan makineler aynı atölyelere yerleştirilir. Üretim gerçekleşirken malzeme ve parçalar süreçteki akışa göre bu atölyeleri dolaşır.

Ürüne göre yerleşimde veya akış atölyesi yerleşiminde makina ve teçhizat ürünün üretim akışına göre yerleştirilir. Buna örnek olarak otomobil ve kimya sektöründeki fabrikaların üretim hatları verilebilir. Sabit yerleşimde büyük ve hacimli bir ürünün üretimi söz konusudur. Gemi veya uçak üretiminde imalât araçları ürünün bulunduğu yere taşınır.

Grup teknolojisi makine, malzeme ve işlemlerin gruplandırılması ve bunların kodlanmasını içerir. Bu tür kodlama sistemi ile birbirine benzemeyen makineler iş merkezlerinde veya üretim hücrelerinde aynı ürünleri ve işlemleri gerçekleştirmek üzere yerleştirilir. Bazı işletmelerde iki türden oluşan karma bir yerleştirmeye rastlamak mümkündür. Hücresel yerleşim ise işletme içinde ürün merkezlerinin oluşturulduğu tesislerde tercih edilir.

5.1. Üretim Sürecine Göre Yerleştirmede Kullanılan Yöntemler

Üretim sürecine göre yerleştirmede kalıp dökümü bir atölyede, torna tezgâhları bir atölyede ve frezeler bir atölyede bulunur. Bu tür yerleşim sonucu üretim kapasitesi tam olarak kullanılamayabilir. Ayrıca burada malzeme taşıma sistemi karmaşık olduğu için yüksek maliyetlerle karşılaşılabilir. Üretim süresi diğer yerleşim türlerine göre daha uzundur ve üretim planlama, kontrol sistemi karmaşıktır. Bunlar gibi sakıncalı yönleri gidermek için yerleştirme yapılırken sistematik, sayışa! ve optimum şeklinde gruplandırılabilen yöntemler kullanılabilir.

Sistematik yöntemlerde; üretilen ürünler, bu ürünlerin genel ürün kombinasyonu içindeki ağırlıkları, her ürünün üretiminde izlenen işlemler sırası (rota), atölyeler ve bu atölyelerin alan ölçümleri gibi bilgiler çerçevesinde deneme-yanılma ile en uygun yerleşime ulaşılmaya çalışılır.

5.2. Ürüne Göre Yerleştirmede Kullanılan Yöntemler

Üretim süreci ve ürüne göre yerleştirme arasındaki en büyük fark iş akış kalıbıdır. Üretim sürecinde akışlar birbirinden farklıdır ve malzeme bir bölümü bir kaç kez dolaşabilir. Ürüne göre yerleştirme de ise yerleşim düzeni ürünün üretim akışına göre olduğu için malzeme akışı düzgündür ve bu nedenle malzeme taşıma maliyetleri daha azdır. Aynı zamanda toplam üretim süresi daha azdır ve üretim planlama kontrol faaliyetleri daha kolaydır. Ancak bu tür yerleştirmede de yatırım maliyetleri daha yüksektir ve bir noktada meydana gelen beklenmedik makine arızaları nedeniyle bütün hat bundan etkilenir.

Ürüne göre yerleştirmede montaj hatlarına çok rastlanır. Montaj hattı, montaj türü üretimin gerçekleştiği ve bu hat üzerinde malzeme taşıma araçlarının da yer aldığı bir bileşimdir. Yerleştirme açısından da bu hat üzerindeki iş istasyonları, her iş istasyonunun çevrim süresi, malzeme taşıma araçları, hat tasarımı (U,S,L, dallandırılmış, düz), ürün bileşimi (bir veya çok ürün) gibi faktörler rol oynar. Montaj hattının dengelenmesi sorunu ortaya çıkar.

Montaj hattı dengeleme problemlerinde, çevrim süresine göre toplam üretim süresini minimize etmek için ürünün üretim akışına uygun iş istasyonlarının oluşturulması incelenir. Öncelikle işler arasındaki sıralama bir şebeke ağı üzerinde belirtilir. Bundan sonra çevrim süresi aşağıdaki formülle hesaplanır:

Günlük üretim süresi

Çevrim suresi = C = ---------------------------------

Günlük çıktı sayısı (birim)

5.3. Grup Teknolojisi ve Hücresel Yerleşim

Grup teknolojisine göre yerleşim veya hücresel yerleşimin ana amacı üretim sürecine göre yerleşimin sağladığı avantajlardan iş atölyesi ortamında en üst düzeyde yararlanmaktadır. Bu tür yerleştirmenin sağladığı yararlar şunlardır:

  • İşgörenler arası ilişkileri iyileştirmek ve personel arasında takım ruhu yaratmak,
  • Ekip çalışmasına yöneltmek,
  • Operatörlere uzmanlık kazandırmak,
  • İşlem stoklarının ve malzeme taşıma hareketinin azaltılması.
  • Üretime hazırlık sürelerinin azaltılması.

6. İŞ TASARIMI

6.1. İş Tasarımı ve Kavramlar

İş tasarımı kısaca örgüt içinde bir grup veya iş görenlerin yerine getirecekleri faaliyetlerin belirlenmesi ve tasarlanmasıdır. Tasarımın ana amacı; işgücünün, teknolojinin ve örgütün gereksinimlerini karşılayabilecek işlerin belirlenmesi ve geliştirilmesidir, iş tasarımında kullanılan bazı kavramları açıklamakta yarar vardır.

. Mikro - hareket: Uzanma, kavrama, yerleştirme, bırakma gibi ana hareketlerden oluşan en küçük iş birimidir.

. Eleman: Bir parçayı kaldırmak, ulaştırmak, yerleştirmek gibi bir veya iki mikro hareketten oluşan iş birimleridir.

. Görev: Bir veya iki elemandan oluşan ve bir ağacı kesmek, yeri süpürmek gibi hareketlerdir.

6.1.1. İş Tasarımı Ve Geliştirme Teknikleri

İş tasarımı ve geliştirme için iş analizi ye iş etütleri gerçekleştirilir. İş analizi, işlerin gerektirdiği görevlerin, çalışma koşullarının, işler arasındaki ilişkilerin ve işgörenlerle ilgili insancıl özelliklerin belirlenmesi için kullanılan yöntem ve işlemler bütünüdür. İş analizleri sonucu elde edilen bilgiler iş tanıtımlarında yer alır.

İş etüdü ise; belirli bir faaliyetin yürütülebilmesi için gerekli olan insan ve maddi kaynakların olabildiğince ekonomik ve akılcı bir şekilde kullanılmasını sağlama konusunu araştıran hareket ve zaman incelemeleri ve bu incelemelerde yararlanılan teknikler bütünüdür.

İş tasarımı ve geliştirme için kullanılan tekniklerden biri olan metod etüdü; etüd edilecek işin seçimi, belirli şemalardan yararlanılarak gerekli bilgilerin elde edilmesi, bu bilgilerin amaç-yer-sıra-kişi-araçlar açısından incelenmesi, eliminasyon, birleştirme, sırasını değiştirme, basitleştirme gibi yöntemlerle en iyi metodun geliştirilmesi aşamalarından oluşur. İş ölçümü ise; mevcut şartlar altında etkin olan ve etkin olmayan sürenin tespit edilmesi, kullanılacak iş ölçümü yönteminin seçimi, işin unsurlara ayrılması, iş miktarının ölçümü, dinlenme paylarının bu ölçüme ilâve edilmesi ile iş birim değerinin belirlenmesi aşamalarından oluşur.

6.1.1.1. Metod Etüdü

İşletmelerde üretim sisteminin işleyişi için işgören veya çalışma gruplarının hangi işleri yapacakları belirlenmelidir. Bir başka ifâdeyle, işletmenin amaçları çerçevesinde iş bölümü gerçekleştirilir. Ancak burada önemli olan bu işlerin nasıl gerçekleştirileceğidir. Bu alanda yapılan çalışmalar iş standardizasyonunu gündeme getirmiştir, iş standardizasyonu ile bazı işler aynı şekilde gerçekleşmektedir. Bu şekilde işletmeler gerçekleştirilmesi için beceri istemeyen işlerde vasıfsız işgücünü istihdam etmektedir.

Çağdaş endüstri işletmelerinde ise iş yöntemlerinin geliştirilmesi görevi metot etüdü ve metot geliştirme adı altında endüstri mühendisleri tarafından yerine getirilmektedir. Küçük ölçekli işletmelerde ise bu görev bazı danışman işletmeler aracılığıyla yürütülmektedir.

Aşağıdaki tabloda metot etüdünün dört ayrı boyutu vardır ve bunlar üretim sisteminin incelenmesi, bir işgörenle ilgili çalışmalar, işgören-makine ilişkisi ve iş görenlerin diğer işgörenlerle ilişkilerinin incelenmesi ve düzenlenmesidir.


 


 

FAALİYET 

AMAÇ 

TEKNİKLER 

Tüm üretim sisteminin incelenmesi

Bazı aşamaların elimine edilmesi veya birleştirilmesi, taşıma uzaklığının azaltılması, gecikmeleri belirleme 

Temel süreç şeması Akış diyagramı

Bir işgörenin incelenmesi

Yöntemi basitleştirme, hareketleri azaltma 

İşlem şemaları, simo şemaları, hareket ekonomisi kurallarının uygulanması 

İşgören-makine ilişkisi

Boş süreyi en aza indirme, makinenin boş kalma süresi ve işgücü maliyetini dengelemek için makine kombinasyon sayısını bulmak

Faaliyet şeması işgören-makine şemaları 

İşgören-işgören ilişkisi

Verimliliği arttırma, müdahaleleri en aza indirmek 

Faaliyet şemaları İşlem grubu şemaları 


 

İşletmenin tüm üretim sisteminin analizinde gecikmeler, uzaklıklar, işlemler, süreler azaltılmaya ve sistemin etkinliği arttırılmaya çalışılır. Ürünün değerine katkısı olmayan işlemler elenir edilir veya birleştirilir.

6.1.1.2. İş Ölçümü

iş ölçümü nitelikli bir işgörenin, belli bir işi, belli bir çalışma hızıyla yapması için gereken zamanı saptamak amacıyla geliştirilmiş tekniklerin uygulamasıdır. Bir başka ifâdeyle, iş ölçümü işlemin veya işlemler dizisinin yapılmasında harcanan zamanı, etkin olmayan süreyi ortaya çıkaracak ve etkin süreden ayıracak şekilde ölçerek yönetime bu ölçüleri sağlar. Böylece daha önce toplam süre içinde fark edilmeyen etkin olmayan süre ortaya çıkarılır, nedenleri araştırılır, azaltılması için gereken önlemler alınır.

7. ÜRETİM PLANLAMASI

Bir işletmede üretim planlamasının temel amacı, belirli bir ürünün istenilen miktarda, üretimin istenilen zaman ve nitelikte gerçekleşmesidir. Bunun sağlanması ise üretim faktörlerinin yeterli miktarlarda ve uygun zamanda temin edilmesi ile mümkün olur. Üretim faktörlerinin, yani hammadde ve malzemelerin, insan gücünün ve sermaye mallarının nitelik ve miktarları, üretilmesi düşünülen ürünün nitelikleri ve miktarı ile doğrudan bağlantılıdır.

7.1. ÜRETİM PLANLAMA FAALİYETLERİ VE METOTLARI

İşletmeler, hangi üretim faktörlerine ne miktarlarda gereksinim duyduklarını belirleyebilmek için taleplerin ve siparişlerin fiilen açıklanmasına kadar bekleyebilecek durumda değillerdir. Zira tüketiciler satın almak istedikleri ürünün kendilerine makul bir süre içinde teslim edilmesini beklerler. Kesin olmamakla beraber, bu süre bir bina inşasında 2-3 yıl, bir makine alımında 2-3 ay ve malzeme, yedek parça temininde ise bir kaç gün kadardır. Bu nedenle bir üreticinin ilerde kendi ürününe yönelik olarak doğacak talebi önceden tahmin etmesi ve buna uygun olarak üretim kapasitesini hazır bulundurması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Üretim yöneticisi, burada belirli bir ürünün gelecekte ne kadar ve ne zaman talep edileceğini belirlemek ve buradan hareketle ilerde gerek duyulacak üretim faktörlerini de zaman, miktar ve nitelikler yönünden tahmin etmek, planlamak durumundadır. Üretim yöneticisi, ayrıca üretim faktörlerinin tedarik yöntemlerini, üretim sürecinin yerini, sistemin kurulmasını ve işletilmesini önceden tasarlamak ve ilgili ana ilkeleri belirlemek durumundadır. Bu ve benzeri faaliyetler "üretim planlaması"nın kapsamındadır.

Üretim planlaması faaliyetleri, uzun dönemli planlama, orta dönemli planlama ve kısa dönemli planlama şeklinde üç ayrı grupta incelenebilir.

7.2. Üretim Süreç Planlaması

Üretim sürecinin planlamasının ürün tasarımının tamamlandığı noktada başladığı kabul edilmekle beraber, gerçekte bu çalışma ürün tasarım devresinde başlar. Bu devrede gereksinim duyulacak üretim faktörlerinin nicelik ve nitelik yönleriyle belirlenmesine ilişkin kararlar alınır.

Makine ve teçhizatın seçimi, kuruluş yeri, fabrika içi düzenleme, malzeme akış sistemi ve benzeri tasarım kararları bu aşamada verilir. Bir başka ifâdeyle, ne üretileceği ve üretimin ne kadar, nasıl, ne zaman ve nerede yapılacağı bu aşamada belirlenir.

Bu bilgiler çerçevesinde üretim sürecinin planlamasına geçildiğinde ürün analizleri yapılarak üretilecek ürünün parçaları belirlenir. Teknik bilgiler doğrultusunda da üretim tekniği saptanır. Bu aşamada çıkarılan montaj veya gozinto şemaları, süreç planlamasının önemli araçlarındandır. Bu şemalar yardımıyla; üretim yöneticisine malzemelerin akışını, parçaların birbirleriyle ilişkisini, nerede monte edildiklerini, hangi yollardan ve ne gibi işlemlerden geçtiklerini anlama, izleme ve aktarma kolaylıkları sağlanır. Ayrıca burada malzemelerin satın alınması veya işletmede üretilmesi konusunda kararların alınması gerekir.

8. MALİ BAŞARISIZLIK

8.1. Mali Başarısızlığın Tanımı

Mali başarısızlık, bu çalışmanın anahtar kavramıdır. Araştırmada "iflas" kavramı yerine "mali başarısızlık" kavramı bilinçli olarak kullanılmıştır. Mali başarısızlık kavramının kullanılması, araştırmanın yürütülmesi açısından, birtakım kolaylıklar sağlamaktadır. Her şeyden önce mali başarısızlık iflasa kıyasla daha esnek bir tanım olup, araştırma örneğinin daha geniş tutulmasına olanak sağlamaktadır. Öte yandan, iflas, mali sorunla başlayıp mahkemede sonuçlanan bir süreç olup, mali başarısızlığın bir özel halidir ve bu durum, çoğu zaman araştırmanın yapılması için örnek işletme bulunmasını güçleştirmektedir. Uygulamadaki bu üstünlüğüne ek olarak, mali başarısızlık kavramının kullanımı kuramsal açıdan da üstünlük taşımaktadır. Şöyle ki, mali sorunu olan her işletmenin iflas edeceğini ileri sürmek yanlıştır. Ancak, mali sorunlarım çözümleyemeyen işletmeler bir çıkış yolu bulamadığında iflas seçeneği ile karşılaşmaktadır.

İflası da içeren mali başarısızlık kavramının değişik çalışmalarda farklı kapsamlarda tanımlandığı gözlemlenmiştir. Bu tanımlardan bazıları şunlardır: Alacaklılara borçların ödenememesi, tahvil faizlerinin ve anaparasının ödenememesi, karşılıksız çek yazılması, şirkete kayyum atanması, üç yıl üst üste zarar etme gibi.

Gerçekten, bu örneklerden bazılarının, mali başarısızlığın kesin bir göstergesi olduğu hususu tartışmalıdır. Örneğin, bir işletmenin karşılıksız çek yazması veya borç senetlerini ödememesi, özellikle ülkemizde, bu durum süreklilik kazanmadıkça mali başarısızlığın kesin bir kanıtı sayılmamaktadır. Diğer taraftan, kesin bir ifade görünümüne sahip iflas dahi, birçok durumda, işletmenin sonu demek değildir. Çünkü, ticaret mahkemesince hakkında iflas karan verilmiş bir işletme, alacaklılardan birisinin Yargıtay'a itiraz etmesi ve bu itirazın kabul edilmesi durumunda artık iflas etmiş sayılmayacaktır.

Mali başarısızlığın en son evresini oluşturan iflas tanımlanmak istenildiğinde başvurulabilecek belli başlı iki kaynak olup, bunlardan birincisi Türk Ticaret Kanunu. (TTK), diğeri ise İcra İflas Kanunu (İİK) 'dur. Bu kanunlarda iflas "bir şirketin borçlarını ödeyemeyecek duruma düşmesi" olarak ifade edilmektedir. Bu maddelerde, muhasebe kayıtlarında aktif ve borçlar arasındaki aktif aleyhine olan farkın, şirketin borçlarım ödeyemeyeceği anlamına gelemeyeceği belirtilmiştir. Önemli olan aktif ve borçlar arasındaki şekli dengesizlik değil fiili yetersizlik, yani aciz hali denmiştir. Kimi Avrupa ülkelerinin mevzuatında iflas daha açık bir şekilde ifade edilmiştir. Örneğin, Almanya'da iflas, borçlunun aciz duruma düşmesi olarak ifade edilirken, İngiltere'de iflas ödemelerin durdurulmuş olması şartına bağlanmıştır. Öte yandan, Avusturya hukukunda, borçlunun aciz hali ile ödemelerini durdurmuş olması, iflas nedeni açısından bir tutulmuştur.

Sonuç olarak, yukarıdaki açıklamalardan, gerek Türk hukukunda gerekse diğer ülkelerin mevzuatında iflasın genel olarak borçlu işletmenin borcunu ödeyemeyecek duruma düşmesi olarak tanımlandığı ortaya çıkmaktadır. Bu saptama, araştırmada örnek kapsamına alınacak başarısız işletmelerin seçimi için kullanılacak kıstası belirlemek yönünden çok önemlidir. Ayrıca, daha önce de işaret edildiği gibi, mali başarısızlık kavramı bu çalışmada daha geniş tutulmuş ve "üç yıl üst üste zarar etmiş olma" durumu ile "mali kriz nedeniyle üretimin durdurulması" durumları da iflas gibi mali başarısızlık olarak kabul edilmiştir. Böylece, araştırma kapsamına daha fazla sayıda işletmenin "mali açıdan başarısız" olarak katılabilmesi olanağı sağlanabilmiştir.


 


 

8.2. Mali Başarısızlığın Nedenleri

Mali başarısızlık sosyo-ekonomik sonuçlan açısından önemli bir sorun olduğundan, mali başarısızlığa neden olan etmenler üzerinde durulması soruna çözüm getirme açısından yararlı olabilir. Mali başarısızlığın ülke ekonomisi açısından taşıdığı önem ülke istatistiklerine bakılarak anlaşılabilir.

Bilindiği gibi, 1989 yılı ekonomik durgunluğun gözlendiği bir yıl olmuştur. Bu durum, küçük işletmelerin yanında göreceli olarak büyük işletmelerin de kapanma durumuna maruz kaldığını göstermektedir. Bir diğer gözlem, kapanan şirketlerin yeni kurulan şirketlere olan oranının yıllar itibariyle gösterdiği değişimdir. Bu oran ekonominin durgunluğuna bağlı olarak değişmektedir ve ekonomik durgunluğun arttığı yıllarda söz konusu oran büyümektedir. Ayrıca bu oranın % 10'lara kadar ulaşması ülke ekonomisi açısından "kaynakların iyi kullanılmadığının" önemli bir göstergesidir.

Yukarıdaki gözlemler batı ülkeleri için de geçerlidir. Hatta batı ülkelerinde mali başarısızlığın toplam işletme içerisindeki oranının arttığı bile ifade edilmektedir. Altman'a göre bu artış ekonomik durgunluktan, enflasyonu önlemek için uygulanan sıkı para ve kredi politikasından, yüksek faiz oranlarından ve Amerikan işletmelerinin artan mali risk yapılarından kaynaklanmaktadır. Aynı yazar tarafından bu görüşün incelendiği bir araştırmada, mali başarısızlığın ekonomik durgunluğun arttığı, sıkı para politikasının uygulandığı ve borsa indeksinin düştüğü dönemlerde artış gösterdiği ve bu olumsuz durumun daha çok yeni işletmelerde ortaya çıktığı saptanmıştır. Öte yandan, enflasyonun sadece enflasyonun yoğun olduğu dönemlerde mali başarısızlığı etkilediği saptanmıştır. Mali başarısızlığın yeni işletmelerde daha fazla görülme.si bu işletmelerin piyasadaki deneyimsizliğine, yaşadıkları daha yoğun rekabete ve eski işletmelere kıyasla kredi elde etme açısından daha sıkıntıda olmalarına bağlanabilir. Ayrıca küçük ölçekli işletmelerin büyük ölçekli işletmelere kıyasla daha fazla mali başarısızlığa uğradığı, yapılan araştırmalar sonucunda saptanmıştır. Altman bu durumu, küçük işletmelerin kredi bulmadaki sıkıntılarıyla borç sözleşmesindeki olumsuz koşullara bağlamaktadır. Bilindiği gibi, küçük işletmeler daha riskli olduklarından, bu işletmelere kredi verirken yatırım kararlan, mali rapor sayısı, işletme sermayesi ve borç/öz sermaye oranlan konusunda daha kısıtlayıcı koşullar getirilmekte ve daha yüksek faiz oranlan uygulanmaktadır. Tüm bu koşullar da küçük işletmeleri olumsuz yönde etkilemektedir.

Bu genel ekonomik etmenlere ek olarak mali başarısızlığı etkileyen diğer etmenler işletme içi sorunlardır. Aslında işletme içi etmenler, mali başarısızlığın en önemli belirleyicisidir. Örneğin, ABD'de Dun a Bradstreet Corp. tarafından yayınlanan 1980 yılı mali başarısızlık istatistiklerine göre, başarısız işletmelere kredi veren kurum ya da kişiler mali başarısızlığı % 95.3 oranında işletme içi nedenlere bağlamıştır. Bu oranın %50'si yönetim deneyimsizliğine bağlanırken % 44'ü işletme tesislerinin yetersizliğiyle açıklanmıştır. İhmal % 0.8, ve korku % 0.5 oranında mali başarısızlık nedeni olarak gösterilmiştir. Doğal olarak, işletme yöneticilerine bu soru yöneltilmiş olunsaydı, isletme dışı nedenler daha fazla ağırlık kazanabilecektir. Diğer başarısızlık nedenleri olarak yetersiz iletişim, aşın büyüme, temel projelerde başarısızlık ve işçi işveren ilişkilerindeki sorunlar gösterilebilir.

Sonuç olarak, Türkiye için bu tür bir çalışma eksikliği olsa bile, yukarıdaki çalışmalar bizim ülkemiz açısından da bir fikir vermektedir. Dolayısıyla mali başarısızlığın işletme içi ve dışı nedenlerden kaynaklandığı söylenebilir. Bu etmenlerden işletme dışı etmenler olan enflasyon, durgunluk ve yoğun rekabet son yıllarda ülkemizde en fazla şikayet edilen etmenlerdir. Ayrıca, serbest piyasa ekonomisine uyum konusunda yönetim yetersizliği bir diğer göze çarpan mali başarısızlık nedeni olarak ortaya çıkmaktadır. Tüm bu etmenlerin ne derece etkili olduğunu Tablo: 2'den, son yıllardaki protesto edilen senet miktarından ve küçük işletmelerin yanında büyük işletmelerin de iflas etmeye başlaması gerçeğinden görebilmekteyiz. İleriki yıllarda, başarısızlığa yol açan bu etmenlerin hız kazanarak devam edeceği varsayımı altında, mali başarısızlığı tahmin konusunun ülke ekonomisi açısından önem kazanacağı ileri sürülebilir.


 


 


 


 


 


 


 

KAYNAKLAR

  • Feray Odman ÇELİKÇAPA, Endüstri İşletmelerinde Üretim Yönetimi ve Teknikleri, Uludağ Üniversitesi Basımevi, Bursa, 1995.
  • Doç. Dr. Sinan ARTAN, Endüstri İşletmelerinde Ücret Yönetimi ve Türkiye'deki Uygulamaları, Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Yayınları, No: 239, Eskişehir, 1981.
  • Prof. Dr. Doğan SORGUÇ, Dr. Murat KURUOĞLU, "İnşaat İşletmelerinde Çağdaş Yönetim ve Değişim Modeli, İstanbul Ticaret Odası Dergisi, İstanbul, 2001.
  • Ramazan AKTAŞ, Endüstri İşletmeleri İçin Mali Başarısızlık Tahmini, Türkiye İş Bankası, Kültür Yayınları, Yayın No: 323, Ankara, 1993.


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 

İÇİNDEKİLER

1. ENDÜSTRİ İŞLETMELERİ    1

1.1. Endüstri İşletmesi Nedir?    1

2. ENDÜSTRİ İŞLETMELERİNİN AMAÇLARI    1

1.2.1. Genel Amaçları    1

1.2.2. Özel Amaçları    1

3. ENDÜSTRİ İŞLETMELERİNİN ÜRETİM SÜRECİ    1

3.1. Ürün Tasarımı Ve Aşamaları    1

3.2. Üretim Süreci Seçimi    3

3.3. Süreç Akış Tasarımı    4

3.4. KAPASİTE    4

3.4.1. Kapasite Kavramı Ve Kapasiteyi Etkileyen Faktörler    4

3.4.2. Kapasite Planlaması    5

4. KURULUŞ YERİ SEÇİMİNDE MAKRO ANALİZ    6

4.1. Makro Analiz    6

4.2. Kuruluş Yeri Seçiminde Kullanılan Yöntemler    7

5. FABRİKA YERLEŞTİRME BİÇİMLERİ    7

5.1. Üretim Sürecine Göre Yerleştirmede Kullanılan Yöntemler    8

5.2. Ürüne Göre Yerleştirmede Kullanılan Yöntemler    8

Çevrim suresi = C = ---------------------------------    9

5.3. Grup Teknolojisi ve Hücresel Yerleşim    9

6. İŞ TASARIMI    9

6.1. İş Tasarımı ve Kavramlar    9

6.1.1. İş Tasarımı Ve Geliştirme Teknikleri    9

6.1.1.1. Metod Etüdü    10

6.1.1.2. İş Ölçümü    11

7. ÜRETİM PLANLAMASI    12

7.1. ÜRETİM PLANLAMA FAALİYETLERİ VE METOTLARI    12

7.2. Üretim Süreç Planlaması    12

8. MALİ BAŞARISIZLIK    13

8.1. Mali Başarısızlığın Tanımı    13

8.2. Mali Başarısızlığın Nedenleri    15

KAYNAKLAR    17

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder