24 Nisan, 2009

TS EN ISO 14000 ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMİ KURULUŞLARA NE KAZANDIRIR


Kuruluşun verimliliğini ve çevre performansını arttırması konusunda TS EN ISO 14000 ile uyum sağlamak büyük önem taşır.

Kuruluşlar bu sistemi uygulayarak;

  • Atık yönetimi ile kirleticileri daha verimli bertaraf ederler,
  • Enerji ve hammadde verimliliğini arttırırlar,
  • Girdi maliyetlerini azaltırlar,
  • İşletim maliyetlerini düşürürler,
  • Acil hallere (deprem, yangın, vb.) hazırlıklı olunmasını sağlarlar,
  • Rekabet gücünü arttırırlar,
  • Yürürlükteki kanunlara uyulmasını sağlarlar,
  • Yatırımı kolaylaştırırlar (uygun şartlarla kredi temini),
  • Sanayi ve Hükümet işbirliğini geliştirirler,
  • Tüketicinin çevre ile ilgili beklentilerine cevap verirler,
  • Kuruluşun halkla ilişkilerini geliştirirler,
  • Uluslararası yeni standartları uygulayarak sanayide ve sektöründe önder olurlar,
  • İmaj ve pazar payını arttırırlar,
  • Kuruluş içerisindeki eğitim ve bilinci arttırırlar,

Çevre korunmasını günlük işlerin ayrılmaz bir parçası haline getirirler.


 


 

ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMİ STANDARTLARINA NASIL GELİNDİ?


 

1980'li yıllara gelindiğinde insanlar rahat ve modern bir yaşam için kaynakları hiç bitmeyecekmiş gibi kullanarak sanayileşmeye önem vermişlerdir. Bu yıllarda çevre kirlililiğinin ekonomik gelişme ve kalkınmanın bir sonucu olduğu düşünülmüştür.


 

İlerleyen yıllarda ise insanlar çok büyük memnuniyet duydukları sanayiden sağlık problemleri nedeniyle şikayet etmeye başlamışlardır.

Bu yıllarda;

Avrupa Birliği ülkeleri çevreyi koruyucu tedbirleri uygulamaya koymak için 1973 yılında I. Eylem planını yayınlamışlardır. Bu planın en önemli sonucu da;

  • Kirleten öder prensibi; ve
  • Kaynakların sonsuz olmadığının, ürün ve faaliyetlerin çevre etkisinin yerel ve bölgesel kalmayıp global olduğunun kabul edilmesidir.

Birinci eylem planından sonra her beş yılda bir uygulamalar gözden geçirilmiştir. 1977'de 2., 1982'de 3. ve 1987'de 4. Eylem Planı uygulamaya konmuştur.

Her bir eylem planında çevre kirliliğini kontrol altına alabilmek için, yeni yasal yükümlülükler getirilmiş ve kontrollerin daha sıkı yapılması için tedbirler alınmıştır. Ancak bütün bu yasal tedbirlere rağmen endüstriyel kazaların insan ve çevre üzerinde yaptığı hasarın önüne geçilememiştir.

Dünyanın çeşitli kısımlarında;

  • Hindistan'da (Bhopal) pestisit fabrikasında kaçak (2000 ölü 20.000 kör ve sakat),
  • Meksika'da Meksika City' de sıvı gaz tankı patlaması(1000 ölü, binlerce evsiz),
  • Çernobil nükleer santralinde patlama,
  • İsviçre'de zirai kimyasal madde deposu yangını (Ren nehrine boşalma sonucu milyonlarca balık ölümü, Almanya ve Hollanda'da içme suyuna karışma tehlikesi),
  • İçme suyu ve beslenmeden dolayı, çoğu çocuk olmak üzere yılda 60 milyon kitinin ölmesi,
  • Afrika'da beslenme krizinin en üst noktaya çıkması ile bir milyon kişinin ölmesi ve 35 milyon kişinin riskte bulunması,
  • Ozon tabakasının incelmesi,

gibi olaylar gerçekleşmiştir. İnsanlarda risk bilgisinin artması, endüstriyel ekonomide doğruluğun ve güvenilirliğin delili olan bilimin sorgulanmasını, gündeme getirmiştir.

Bunun üzerine;

Avrupa Birliği ülkeleri 1993'de 5. Eylem planında, ürün ve faaliyetlerin çevre etkilerinin yasal uygulamalardan ziyade, piyasa kuvvetleri tarafından kontrol edilmesini sağlayacak olan EMAS (Environmental Management and Audit Scheme) uygulamasını yürürlüğe koymuşlardır.

Ortaya çıkan bu yeni anlayış gereği, sanayileşmiş ülkeler mal ve hizmet alımlarına ulusal ve bölgesel şartlarına göre farklı kanuni gereklilikleri ve farklı çevre standartlarını uygulamaya koymuşlardır. Avrupa Topluluğu, ABD ve Kanada gibi ülkelerde çevre etiketi ile ilgili 10 'dan fazla farklı program uygulamaya konulmuş, bu durum ise ticari engel olarak ortaya çıkmaya başlamıştır.

Bunun sonucunda Avrupa ülkeleri, ABD, Kanada gibi güçlü finansal yapıya sahip olan ülkeler, hem artan rekabete karşı sanayicilerini korumuş, hem de işsizlik ve üretim sorunlarını halletmiş olmakla beraber temiz çevre koşullarında yaşamaya da başlamışlardır.

Bu gelişmenin bir sonucu olarak;

Rio de Janerio'da 3-14 Haziran 1992 tarihleri arasında düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı, toplumun ana sektörleri ve halk arasında yeni bir işbirliğini gerçekleştirmeyi amaçlayan beyanname yayınlamıştır. Bunun üzerine ISO, 1993'de "Çevre Yönetimi" konusunda çalışacak olan teknik komitesini (TC 207) kurmuştur.

TC 207'nin hazırladığı standartlar ISO 14000 olarak bilinen Çevre Yönetim Sistemi standartlarıdır ve sanayiden büyük destek görmüştür.


 

TS EN ISO 14000 ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMİ HANGİ KURULUŞLARCA UYGULANABİLİR?

  • Bir ÇYS uygulayan bu sistemi geliştiren ve sürdüren,
  • Kendi Çevre Politikasına uymayı taahhüt eden,
  • Bu isteği başkalarına da gösterebilen,
  • ÇYS'ni kendi bünyesi dışındaki bir kuruluşa tescil ettirmek ve bu konuda sertifika almak isteyen,

Kendi isteği ile bu standarda uyma konusunda kararlı olan ve bunu açıkça beyan eden, her boyut ve tipteki organizasyona uygulanabilir


 

TS EN ISO 14000 ÇEVRE YÖNETİM SİSTEM STANDARTLARI VE ÇEVRE YASALARI

Uygulanması zorunlu olmayan TS EN ISO 14000 Çevre Yönetim Standardları kuruluşlar tarafından gönüllü uygulanmaktadır.

TS EN ISO 14000 Çevre Yönetim Sistem Standardları günümüzdeki çevre mevzuatının yerine kullanılmamaktadır.

TS EN ISO 14000 Çevre Yönetim Sistem Standardları yürürlükteki Çevre Mevzuatının; kanun ve yönetmeliklerin uygulanabilirliğini desteklemektedir.

Bu nedenle TS EN ISO 14000 serisinde kuruluşların deşarj ve emisyon sınır değerleri yoktur. Ancak, kuruluşun bu konulardaki hedeflerine ne ölçüde ulaştığının değerlendirilmesi vardır.


 

ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMİ KAPSAMINDA KULLANILAN KAVRAMLAR

SÜREKLİ GELİŞME

Kuruluşun, çevre politikasına uygun olarak genel çevre icraatında gelişmeler sağlamak için kuruluş çevre yönetim sisteminin sürekli olarak iyileştirilmesidir.

ÇEVRE

Bir kuruluşun faaliyetlerini içinde yürüttüğü, hava, su, toprak, tabii kaynaklar, bitki topluluğu (flora), hayvan topluluğu (fauna), insanlar ve bunlar arasındaki ilişkileri içinde alan ortamdır.

ÇEVRE BOYUTU

Kuruluşun, faaliyetlerinin, ürünlerinin veya hizmetlerinin çevre ile etkileşime giren unsurlarıdır.


 

ÇEVRE ETKİSİ

Çevrede, kısmen veya tamamen kuruluşun faaliyet, ürün ve hizmetleri dolayısıyla ortaya çıkan, olumlu veya olumsuz her türlü değişikliktir.

ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMİ

Genel yönetim sisteminin, çevre politikasının geliştirilmesi, uygulanması, başarıya ulaştırılması, gözden geçirilmesi ve idamesi amacını güden, kuruluş yapısı, planlama faaliyetleri, sorumluluklar, uygulamalar, usuller, işlemleri de içine alan parçadır.

ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMİ DENETİMİ

Kuruluşun ÇYS'nin, ÇYS denetim kıstaslarına uyup uymadığını belirlemek ve sonuçları müşteriye bildirmek amacıyla, gerekli delillerin tarafsız ve değer yargılarına yer vermeyecek tarzda toplanması değerlendirilmesinden ibaret bir değerlendirme ve belgeye bağlama işlemidir.

ÇEVRE AMACI

Bir kuruluşun, gerçekleştirmek amacıyla kendisi için tespit ettiği, çevre politikasından kaynaklanan mümkün olan her durumda sayılarla ifade edilen genel maksadıdır.

ÇEVRE İCRAATI/BAŞARISI

Kuruluşun çevre yönetim sisteminin, kendi çevre politikasına, amaç ve hedeflerine bağlı bir şekilde faaliyet, mal ve hizmetlerinin çevre boyutlarını kontrol konusunda sağladığı ölçülebilir sonuçlardır.

ÇEVRE POLİTİKASI

Kuruluşun, genel çevre icraatı ile ilgili niyet ve prensiplerini açıklamak, faaliyet, çevre amaç ve hedeflerle çerçeve teşkil etmek üzere yaptığı beyandır.


 


 

ÇEVRE HEDEFİ

Kuruluşun çevre amaçlarından kaynaklanan, bu amaçlara ulaşmak için, kuruluşça veya onun bir bölümü  gerçekleştirilmek üzere belirlenen, mümkün olduğunda sayılarla ifade edilen icraat basamaklarıdır.

İLGİLİ TARAF

Bir kuruluşun çevreyle ilgili icraat ve başarı derecesiyle ilgilenen veya bu icraat ve başarı derecesi etkilenen kişi veya gruptur.

KURULUŞ

Kendine has görevleri ve yönetimi olan, kamu sektörüne veya özel sektöre ait bulunan her çeşit firma, teşebbüs, otorite veya müessese, bunların parçası veya resmen birleşmiş olan veya olmayan oluşumlarıdır.

KİRLENMENİN ÖNLENMESİ

Kirlenmeyi önlemek,

Kirlenmeyi önlemek, azaltmak veya kontrol altında tutmak amacıyla yeniden devreye sokmayı, başka işleme tabi tutmayı, işlemde değişiklik yapmayı, kontrol mekanizmalarını, kaynakların etkin kullanımını, malzeme ikamesini içine alabilen her türlü işlem ve uygulamaya başvurulması, malzeme veya ürün kullanılmasıdır.

SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA

Kısaca, mevcut ihtiyaçları gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmelerine engel olmadan karşılayarak kalkınmaktır.

HAYAT BOYU DEĞERLENDİRME

Bir mal ve hizmet sisteminde belirli bir malzeme ve enerjiden elde edilen mal ve hizmetlerle bu sistemin hayat dönemince ortaya çıkan ve doğrudan doğruya sisteme atfedilebilen çevre etkilerine ait bilgilerin toplanması ve gözden geçirilmesiyle ilgili bir usuller dizisidir.


 

TS EN ISO 14000
SERİSİ STANDARTLAR NELERDİR?

  • TS EN ISO 14001, Çevre Yönetimi-Çevre Yönetim Sistemleri–Özellikler ve Kullanım Kılavuzu.
  • TS ISO 14004, Çevre Yönetimi-Çevre Yönetim Sistemleri–Prensipler, Sistemler ve Destekleyici Teknikler İçin Genel Kılavuz.
  • TS EN ISO 14010, Çevre Yönetimi-Çevre Denetim Kılavuzu Genel Prensipleri.
  • TS EN ISO 14011, Çevre Yönetimi-Çevre Denetim Kılavuzu-Denetim Usulü-Çevre Yönetim Sistemlerinin Denetimi.
  • TS EN ISO 14012, Çevre Yönetimi–Çevre Denetimi İçin Kılavuz-Çevre Denetçilerinin Sahip Olması Gereken Özellikler.
  • TS ISO 14020, Çevre Yönetimi-Çevreyle İlgili Etiketlemenin Temel Prensipleri
  • TS ISO 14021, Çevre Yönetimi-Çevreyle İlgili Etiketleme-Çevreyle İlgili iddiaların Özbeyanı -Terimler ve Tarifler.
  • TS ISO 14040, Çevre Yönetimi-Hayat Boyu Değerlendirme-Prensipler ve Çerçeve.
  • TS ISO/DIS 14050, Çevre Yönetimi–Terimler ve Tarifler.
  • TS ISO 14060, Çevre Yönetimi–Mamullerin Çevre Veçhelerinin Mamul Standardlarına dahil edilmesi ile ilgili kılavuz.

TS EN ISO 14000 Çevre Yönetim Sistem Standardları ailesi, hem işletmeler hem de ürünler için çevre araçlarını içermektedir. Yani, kuruluşlar tarafından çevresel yönetime yardımcı olacak bir sistem geliştirme ve uygulamada kullanılacak genel bir yaklaşımı ele almaktadır.


 

TS EN ISO 14000 ŞARTLARI ve BAŞLICA UNSURLARI

Çevre Yönetim Sistem (ÇYS) Modeli

TS EN ISO 14000 serisinin belgelendirme standardı olan TS EN ISO 14001 incelendiğinde standart 5 ana prensip altında toplanmaktadır.

Birinci Prensip-Yükümlülük Altına Girme ve Politika

Kuruluş, çevre politikasını tayin etmeli ve çevre yönetim sistemine bağlılık taahhüdünde bulunmalıdır.

İkinci Prensip – Planlama

Kuruluş, çevre politikasını gerçekleştirmek için plan yapmalıdır.

Üçüncü Prensip-Uygulama ve İşlem

Kuruluş, çevre politikasını gerçekleştirmek, amaç ve hedeflerine ulaşabilmek maksadıyla etkin bir uygulamada bulunabilmek için, gerekli yetenek ve imkanlarla birlikte bir destek mekanizması geliştirmelidir.

Dördüncü Prensip Kontrol ve Düzeltici Faaliyet

Kuruluş, çevre icraatını ve bu icraattaki başarı derecesini ölçmeli, izleyip değerlendirmelidir.

Beşinci Prensip – Gözden Geçirme ve Geliştirme

Kuruluş, genel çevre icraatını ve bu icraattaki genel başarı derecesini geliştirmek amacıyla, çevre yönetim sistemini gözden geçirmeli ve sürekli olarak geliştirilmelidir.

TS EN ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi'nin içeriğine bakıldığında;

Genel Şart

Çevre Yönetim Sistemi Kavramının TS EN ISO 14001 de açıklandığı gibi bir sistem kurulmasını ve bunun idame ettirilmesini ister.

Çevre Politikası

Çevre Yönetim Sistemi'ni uygulayacak olan kuruluşun üst yönetimi bir çevre politikası oluşturmalıdır. Çevre Politikası açık ve anlaşılabilir olmalı, bunun yanı sıra kuruluşun faaliyet ürün ve hizmetlerinin çevreyle ilişkisi üzerinde yoğunlaşmalıdır.

Planlama

Çevre Yönetim Sistemini uygulamak isteyen kuruluşlar, Çevre Politika'sını oluşturduktan sonra taahhütlerini nasıl gerçekleştireceğini planlamalıdır. Kuruluşlar Planlama ana başlığı altında, Çevre boyutları, Kanuni ve diğer şartlar, Amaçlar ve hedefler, Çevre yönetim programı veya programları hakkında çalışma yapmalıdırlar.

Uygulama ve İşlem

Çevre Yönetim Sistemini uygulayacak olan kuruluşlar, bu madde altında sistemi tüm kuruluşta çalışır ve uygulanabilir bir sistem haline dönüştürür. Bu madde altında kuruluşlar Bünye (yapı) sorumluluk, Eğitim bilinç ve ehliyet, İletişim, Çevre yönetim sistemi ile ilgili belgeye bağlama işlemleri, Belge kontrolü, İşlem kontrolü, Acil hal hazırlığı ve bu hallerde yapılması gereken işler hakkında TS EN ISO 14001 standardını karşılayacak çalışma yaparlar.

Kontrol ve Düzeltici Faaliyet

Çevre Yönetim Sistemi'ni uygulayacak olan kuruluşlar, bu madde altında neleri kontrol edeceğini, faaliyetlerini izleyip nasıl değerlendireceğini tespit etmelidir. Bu ana başlık altında kuruluşlar İzleme ve ölçme, Riayetsizlik, düzeltici-önleyici faaliyet, Kayıt, ÇYS iç denetimi hakkında TS EN ISO 14001 standardını karşılayacak çalışma yaparlar.

Yönetimin Gözden Geçirmesi

Çevre Yönetim Sistemi'ni uygulayacak olan kuruluşların üst yönetimleri, ÇYS'nin uygunluğunu, yeterliliğini ve etkinliğini sürdürebilmek için kendisinin tayin ettiği aralıklarla ÇYS'ni gözden geçirmelidir.Bu gözden geçirme işlemi kuruluşun çevre yönetim sistemi altında yaptığı çalışmalarını, faaliyetlerin uygun, etkin ve yeterli olup olmadığını, sürekli gelişmeyi sağlayıp sağlamadığının üst yönetim tarafından değerlendirilmesidir. Kuruluş hakkında ileriye yönelik kararlar da bu toplantıda alınır. Bu toplantıda Çevre politikası, amaç ve hedefleri gerekirse değiştirmeli, İç denetim sonuçları incelenmeli, çevreyle ilgili yasa ve yönetmeliklerdeki değişiklikler uygulanmalıdır.


 

Müşteriye ve ürün kalitesine verdikleri önemi ISO 9000 Kalite Yönetimi Sistemi belgesi alarak vurgulayan firmaların, çevreye ve çalışanlarına olan duyarlılıklarını ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi ve BS 8800 İşçi Sağlığı ve Güvenliği Standartları ile göstermeleri artık mümkündür.

Atıkların atılması veya kazalar sonucu oluşan çevre problemlerinin nedenlerinin kalite ve iş güvenliği nedenlerinden farklı olmadığı görülmektedir. Çevresel problemi azaltmak için kalite, iş güvenliği ve çevresel performansı biribiri ile bağlantılı olarak geliştirmek gereklidir.

TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ VE ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMİ

Toplam Kalite Yönetimi (TKY) felsefesi tüm dünyada yaygın bir ilgi ile karşılanmaktadır. Endüstride rekabet eden kuruluşlar bu yarışta avantajlı olabilmek için TKY'nin temel düşüncesini ve müşteri odaklı prensiplerini benimsemişlerdir. Birçok işletme, bu sayede artan gelir ve kâr, daha az müşteri şikayeti ve daha fazla motive edilmiş işgücüne sahip olma gibi avantajlar elde etmişlerdir.

Sertleşen rekabet ortamında başarı üzerinde etkili olan bir diğer faktörde çevre kalitesi ve sorumluluğunun rekabetçi işletmelerdeki düzeyidir. İşletmeler ekonomik gelişmede çevre kalitesi ve fırsatlar arasındaki ilişkinin artık farkına varmışlardır (Atayeter ve Taslak, 1997: 87).

Günümüzde işletmeler, politikalarını, toplumsal çerçeve içinde yeniden belirlemektedirler. Artık, işletmeleri yönlendiren müşteri istekleri kavramı, kalite ve hızın ötesinde, çevre unsurlarını da kapsamaktadır. Çevre kalitesi de Toplam Kalite olgusu içinde yer almakta ve önemi her geçen gün giderek
artmaktadır. Çevre dostu teknoloji ve yaklaşımları olan işletmeler, uluslar arası düzeyde rekabet avantajı kazanmaktadır (Apak, 1996: 144).

Geliştirilen ISO 14000 Çevre Yönetim Standartları esas itibariyle kalite yönetiminde ISO 9000 serisinin dayandığı ilkeleri benimsemektedir. Bu standartlar, sorunların semptomlarını ele alma yerine, kaynaklarında çözmeye yöneliktir. ISO 9000 ile müşteri ihtiyaçlarının karşılanması, proses kontrolü ve kalitenin sürekli geliştirilmesi amaçlanır. ISO 14000 ile amaçlanan ise müşteri ihtiyaçlarının yasal düzenlemeler doğrultusunda çevre gereksinmelerinin de içerecek şekilde karşılanmasıdır.

TKY ve Çevre Yönetim Sistemi (ÇYS)'nin birbirine olan benzerliği birkaç temel nokta üzerinde yoğunlaşır. Bunlar (Saner, 1996: 29):

  • Sürekli Gelişme
  • Katılımcılık
  • Ölçme ve Değerlendirme
  • Gözden Geçirme ve İyileştirme
  • Benchmarking (Mukayese) dir.

    Görüldüğü gibi ÇYS ile TKY arasında hem prensipte, hem uygulamada bir çok yapısal benzerlikler bulunmaktadır ve birbirlerini karşılıklı olarak etkilemektedirler. Çevresel uygulamalarda personelin katılımının artması, personele manevi bir memnuniyet verir, yaptığı işte üstlendiği global çevresel sorumluluk yüksek bir motivasyon sağlar ve özellikle "Benim Şirketim" sloganının benimsenmesini kolaylaştırır. Böylelikle çevresel performansın yanı sıra, kalite performansı ve verimlilik de dolaylı olarak etkilenir ve işletmenin imajı kuvvetlenir.

    Özetleyecek olursak TKY programını başarı ile uygulamanın yolu çevre kalitesi çalışmalarına yer vermekten geçer. Çevresel Toplam Kalite Yönetimi ise, çevresel kaliteye etki eden imalat deneyimlerini ve proseslerini içeren kalite yönetimi prensiplerine uzanır (Green, 1993: 77).

    TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ VE İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ

    Sanayileşmenin geçirdiği evrelere bakılacak olursa, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği kavramının çalışan ve işveren arasında dönem dönem farklı yaklaşımlar sonucu, gizli bir sürtüşme kaynağı gibi algılandığı görülür. İş güvenliği kimilerine göre işverenin tek başına sağlamak zorunda olduğu güvenli bir çalışma ortamı, kimilerine göre ise uyulmadığı taktirde işvereni sadece maddi zarara uğratacak bir yasaklar zinciri olarak görülmüştür. Bu nedenledir ki iş güvenliği uzunca bir süre yalnızca devletin yasal düzenlemeleri kadar gelişebilmiştir. Oysa ki çağdaş işletmelerde "Toplam Kalite Yönetimi" ilkelerine entegre olmuş "İş güvenliği" kavramı "Kalite" ve "Verimlilik" ilkeleri ile birlikte işletmeyi başarıya götüren üçlü saç ayağını oluşturmuştur (Uysal ve Ofluoğlu, 1997: 151). Böylece müşterinin, iş görenin, işverenin ve toplumun beklentilerini hep bir arada karşılamayı hedefleyen Toplam Kalite felsefesinin en önemli unsurlarından birisi haline gelen iş güvenliği;ölçme ve sürekli iyileştirme yaklaşımları sonucu, kayda değer ilerlemeler göstermiştir (Tuvay, 1994: 28-30).

    "Önce Kalite" anlayışıyla geliştirilen yeni çağdaş yaklaşımlar ve bunların beraberinde getirdiği örgütlenme modelleri işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarının çözümünde de kullanılmaya başlanmıştır. TKY felsefesini benimsemiş işletmeler, hedeflerini gerçekleştirebilmek için Toplam Verimli Bakım uygulamalarının getirdiği avantajların bilincine varmışlardır. Başlangıç aşaması "5S" olan Toplam Verimli Bakımın hedeflerinden biri de "Sıfır İş Kazası"dır (Tuncel, 1996: 18-21).

    TKY'yi uygulayan işletmelerde iş kazalarında azalma olduğu görülmektedir. Bu kalite ile işçi sağlığı ve iş güvenliği arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır. İşletmelerde iyi bir sağlık ve iş programı uygulandığında moral yükseltmek için bir fırsat oluşturulur. Bu da geliştirilmiş üretkenlik ve kaliteye neden olabilir (Uysal ve Ofluoğlu, 1997: 152).

    ÇEVRE VE İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ

    İşletmeler, uygulamalarında standart enflasyonu yaratmak istemedikleri için entegre sistem kurma yoluna gitmektedirler. Gerçekten ISO 14001 ÇYS ve BS 8800 İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Standartları özellikle birbirleriyle çok uyumlu olarak kaleme alınmıştır. Bu uyumun yanı sıra, iki sistemin ortak noktaları da çok fazladır. Örneğin, kimyasalların kullanımı sırasında meydana gelebilecek büyük bir dökülme toprağa, su kanallarına veya havaya karışarak çevre kirliliği yaratabilir; aynı dökülme gerekli koruyucu ekipman kullanılmazsa olaya müdahale edecek kişilerin sağlığını da tehlikeye sokabilir. İşte bu sistemler, böyle durumları engellemeye, oluştuğunda da yapılacak işleri önceden düzenlemeye yönelik yaklaşımlar getirmektedir.

    İşletmelerin hem sürdürülebilir kalkınma ilkelerini gerçekleştirmesi ham de çalışanlarını kaza ve meslek hastalıklarından korumasında çalışanların eğitimi hayati önem taşımaktadır. Eğitimin yanı sıra üst yönetimin tutumu diğer çalışanların davranışlarını belirleyici niteliktedir. Konunun üzerine yeterli kararlılık ile gidildiğinde, yapılan çalışmalar, üretim ve satış ile aynı seviyede takip edildiğinde, işletmenin çevre ve iş güvenliği performansı kendiliğinden artacaktır.

    1996 yılında yayınlanan ISO 14001 ÇYS standardı, kendisinden yaklaşık 10 yıl önce çıkan ISO 9000 standardının geliştirmeye açık yönleri de dikkate alınarak yazılmıştır. Son olarak yayınlanan BS 8800 İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sistemi kılavuz niteliğinde olmakla birlikte bu kılavuz üzerinden belgelendirme yapılması mümkündür. ISO 14001 ve BS 8800 sistemleri de birbirleriyle çok uyumlu olarak kaleme alınmıştır.

    İşletmeler uygulamalarında standart enflasyonu yaratmak istemedikleri için entegre sistem kurma yoluna gitmektedirler. Bir işletmede devreye girecek çevre ve iş güvenliği sistemlerinin belli bir olgunluğa ulaştıktan sonra mevcut kalite sistemine katılmasında yarar vardır. Sistemleri ayrı ayrı yürütmeye çalışmak hem yönetim, hem de çalışanlar seviyesinde bazı dezavantajlar getirebilir. Her şeyden önce üç ayrı sistem olması üst yönetimin sistemler üzerindeki kontrolünü azaltacak ve vakit kaybına neden olabilecektir. Bunun yanı sıra işletmeye tüm sistemleri ile genel bakışı yakalamak zorlaşacaktır. Ayrı sistemler kurmanın ayrıca işgücünü zaman zaman boşa harcama ve gereksiz masraflara yol açma riski de vardır. En önemli faktörlerden biri de üç değişik standart yani üç değişik kurallar zinciri çalışanların bilgi ve kavramları karıştırıp, motivasyonlarını düşürebilir (Adoni, 1998: 26)

    Bunun yerine, kalite, çevre ve iş güvenliği ile ilgili işletme kurallarının ortak olarak yazıldığı prosedürler, bu üç konunun işletmede daha iyi koordine edilmesini ve çalışanlar tarafından daha çabuk kabul görmesini sağlayacaktır. Özetle işletmelerde kalite, çevre, işçi sağlığı ve iş güvenliği entegre sistemi oluşturulmalıdır.


     


     

KALİTE SİSTEM BELGELİ FİRMALAR LİSTESİ

S.No.

Firma Adı

İl Adı

Standard

1

SIEMENS SAN. VE TİC. A.Ş. - İSTANBUL TESİSİ

İSTANBUL

TS EN ISO 9001:1994
TS ISO 14001

2

BEKO ELEKTRONİK. A.Ş.

İSTANBUL

TS EN ISO 9001:2000
TS ISO 14001

3

ALSTOM ELEKTRİK ENDÜSTRİSİ A.Ş.

KOCAELİ

TS EN ISO 9001:1994
TS ISO 14001

4

CAMİŞ AMBALAJ SANAYİ A.Ş. - TUZLA FABRİKASI

İSTANBUL

TS EN ISO 9001:1994
TS ISO 14001

5

BSH PROFİLO ELEKTRİKLİ GEREÇLER SAN. A.Ş.

TEKİRDAĞ

TS EN ISO 9001:1994
TS ISO 14001

6

HES HACILAR ELEKTRİK SAN. VE TİC. A.Ş.

KAYSERİ

TS EN ISO 9001:1994
TS ISO 14001

7

NEXANS İLETİŞİM ENDÜSTRİ VE TİCARET A.Ş. - TUZLA FAB.

İSTANBUL

TS EN ISO 9001:1994
TS ISO 14001

8

CAN TEKSTİL ENTEGRE TESİSLERİ SAN. VE TİC. A.Ş.

TEKİRDAĞ

TS EN ISO 9001:1994
TS ISO 14001

9

DEKA ELEKTROTEKNİK SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.

KOCAELİ

TS EN ISO 9001:1994
TS ISO 14001

10

600 YATAKLI ANKARA MEVKİ ASKER HASTANESİ

ANKARA

TS ISO 14001

11

DOSAN KONSERVE TİCARET VE SANAYİ A.Ş.

RİZE

TS EN ISO 9001:1994
TS ISO 14001

12

MED UNION CONTAINERS A.Ş.

İZMİR

TS ISO 14001

13

HESFİBEL FİBER OPTİK VE ELEKTRONİK SAN. VE TİC. A.Ş.

KAYSERİ

TS ISO 14001

14

AKSA AKRİLİK KİMYA SAN. A.Ş.

YALOVA

TS ISO 14001

15

MARSA KJS SABANCI GIDA SAN. VE TİC. A.Ş.

ADANA

TS ISO 14001

16

TÜRK PIRELLI KABLO VE SİSTEMLERİ A.Ş.

BURSA

TS ISO 14001

17

ALGİDA UNILEVER SAN. VE TİC. TÜRK A.Ş.

TEKİRDAĞ

TS ISO 14001

18

UNİKOM GIDA SAN. VE TİC. A.Ş.

BALIKESİR

TS ISO 14001

19

HELVACIZADE GIDA VE İHTİYAÇ MADDELERİ TİC. VE SAN. A.Ş.

KONYA

TS ISO 14001

20

TELERKO KABLO VE PLASTİK SAN.A.Ş.

KOCAELİ

TS ISO 14001

21

EGE KRAFT TORBA SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

İZMİR

TS EN ISO 9002
TS ISO 14001

22

ECZACIBAŞI YAPI GEREÇLERİ SAN. VE TİC. A.Ş. - KARTAL TESİSLERİ

İSTANBUL

TS ISO 14001

23

VALFSEL ARMATÜR SAN. A.Ş. - MANİSA İŞYERİ (İST. BÖLG.)

MANİSA

TS EN ISO 9001:1994
TS ISO 14001

24

ECZACIBAŞI YAPI GEREÇLERİ SAN. VE TİC. A.Ş.-VİTRA SERAMİK GRUBU- BOZÜYÜK

BİLECİK

TS ISO 14001

25

ÖZGÜN KABLO VE ELEKTRİK MALZEMELERİ SAN. TİC. LTD. ŞTİ.

KOCAELİ

TS ISO 14001

26

HOECHST MARION ROUSSEL SAN. VE TİC. A.Ş.

İSTANBUL

TS ISO 14001

27

SARAY BİSKÜVİ VE GIDA SAN. A.Ş.

KARAMAN

TS ISO 14001

28

KAVEL KABLO VE ELEKTRİK MALZEMELERİ A.Ş.

BİLECİK

TS ISO 14001

29

ETA ELEKTRİK TELEKOMİNİKASYON TAAHHÜT TİC. A.Ş.

KOCAELİ

TS ISO 14001

30

VESTEL ELEKTRONİK SAN. VE TİC. A.Ş.

MANİSA

TS ISO 14001

31

UNILEVER SANAYİ VE TİCARET TÜRK A.Ş. - ÇORLU FAB.

TEKİRDAĞ

TS ISO 14001

32

ECZACIBAŞI İLAÇ SAN. VE TİC. A.Ş.

KIRKLARELİ

TS ISO 14001

33

TÜRK KABLO A.O. - FİBER OPTİK TESİSİ

KOCAELİ

TS ISO 14001

34

LEVER - ELİDA TEMİZLİK VE KİŞİSEL BAKIM ÜRÜNLERİ SAN. TİC. A.Ş.

KOCAELİ

TS ISO 14001

35

KOCAELİ SANAYİ ODASI

KOCAELİ

TS ISO 14001

36

CORNİNG KABLO VE SİSTEMLERİ LTD. ŞTİ.

KOCAELİ

TS EN ISO 9002
TS ISO 14001

37

SOLVENTAŞ TEKNİK DEPOLAMA A.Ş.

KOCAELİ

TS ISO 14001

38

DİVAPAN ENTEGRE AĞAÇ PANEL SAN. VE TİC. A.Ş.

DÜZCE

TS EN ISO 9001:1994
TS ISO 14001

39

KONTESAN KONYA TENEKE KUTU AMBALAJ MAKİNA SAN. VE TİC. A.Ş.

KONYA

TS ISO 14001

40

TÜRKİYE ÇİMENTO MÜSTAHSİLLERİ BİRLİĞİ KALİTE VE ÇEVRE KONTROL MÜD.

ANKARA

TS ISO 14001

41

PINAR SU SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

İZMİR

TS EN ISO 9002
TS ISO 14001

42

TC KKK ORDU DONATIM OKULU VE EĞT. MERK. K.LIĞI 200 YATAKLI BALIKESİR ASKER HASTANESİ

BALIKESİR

TS ISO 14001

43

TURKUAZ KABLO TAAHHÜT TİC. VE SAN. A.Ş.

KOCAELİ

TS EN ISO 9002
TS ISO 14001

44

PROFİLO TELRA ELEKTRONİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş

TEKİRDAĞ

TS ISO 14001

45

TC KKK 11. PİYADE TUGAY KOMUTANLIĞI DENİZLİ ASKER HASTANESİ

DENİZLİ

TS ISO 14001

46

SÖKTAŞ PAMUK VE TARIM ÜRÜNLERİ DEĞERLENDİRME TİC. VE SAN. A.Ş.

AYDIN

TS ISO 14001

47

BURSA 300 YATAKLI FİZİK TEDAVİ HİDROKLİMATOLOJİ VE REHABİLİTASYON HASTANESİ

BURSA

TS ISO 14001

48

100 YATAKLI SİVAS ASKER HASTANESİ

SİVAS

TS ISO 14001

49

TC KKK 19NCU PİYADE TUGAYI EDREMİT ASKER HASTANESİ

BALIKESİR

TS ISO 14001

50

GATA HAYDARPAŞA EĞİTİM HASTANESİ KOMUTANLIĞI

İSTANBUL

TS ISO 14001

51

ECZACIBAŞI YAPI GEREÇLERİ SAN. VE TİC. A.Ş. - ARTEMA ARMATÜR GRUBU (ÇYS)

BİLECİK

TS ISO 14001

52

TC KKK 25 NCİ MEKANİZE PİYADE TUGAY K.LIĞI 100 YATAKLI ARDAHAN ASKER HASTANESİ

ARDAHAN

TS ISO 14001

53

TC KKK 1 NCİ ORDU KOMUTANLIĞI GÜMÜŞSUYU ASKER HASTANESİ

İSTANBUL

TS ISO 14001

54

TC KKK DAĞ KOMANDO OKULU VE EĞİTİM MERK. K.LIĞI 200 YATAKLI ASKER HASTANESİ

ISPARTA

TS ISO 14001

55

ETK KABLO SAN. VE TİC. LTD.ŞTİ.

İSTANBUL

TS ISO 14001

56

SCHNEIDER ELEKTRİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

İZMİR

TS ISO 14001

57

TC KKK 200 YATAKLI KAYSERİ ASKERİ HASTANESİ BAŞTABİPLİĞİ

KAYSERİ

TS ISO 14001

58

TC KKK 6 NCI ZIRHLI TUGAY KOMT.100 YATAKLI TATVAN ASKER HASTANESİ

BİTLİS

TS ISO 14001

59

TC KKK 3'NCÜ ORDU LOJ.KOM.200 YATAKLI ERZİNCAN AS.HAST.

ERZİNCAN

TS ISO 14001

60

TC Hv.KK 5. ANA JET ÜS KOM.100 YATAKLI MERZİFON HAVA HASTANESİ

AMASYA

TS ISO 14001

61

TC KKK 1. ER EĞİTİM PİYADE TUGAYI 100 YATAKLI MANİSA ASKER HASTANESİ

MANİSA

TS ISO 14001

62

SUNJÜT SUNİ JÜT SANAYİ VE TİCARET A.Ş

İSTANBUL

TS ISO 14001

63

AKTENTAŞ AKSARAY TARIM ENDÜSTRİ TİC. A.Ş.

AKSARAY

TS ISO 14001

64

600 YATAKLI KASIMPAŞA DENİZ HASTANESİ

İSTANBUL

TS ISO 14001


 


 

İŞLETMELERDE ÇEVRE YÖNETİMİ

Çevre Yönetimi Tanımı ve Önemi

Çevre yönetimi. ekonomik kalkınmanın doğanın korunması ile birlikte ele alınması anlamına gelmektedir. Sürdürülebilir kalkınma olarak bilinen bu yaklaşım kısaca "mevcut ihtiyaçları gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmelerine engel olmadan karşılayarak kalkınmak" olarak tanımlanmaktadır.

Çevreyi daha iyi korumak yada çevreye daha az zarar vererek kalkınmak anlamını ifade eden, bu eylem, dünyada olduğu gibi ülkemizde de çevre yönetimi standartları adı altında bir dizi standartlara dönüştürülmüştür. Bu standartların genel amacı, sosyo-ekonomik ihtiyaçlarla dengeli bir şekilde, çevrenin korunması ve kirlenmesinin önlenmesi şeklinde belirlenmiştir. Bu amaç doğrultusunda belirlenen standartlar, kuruluşlara çevre politika ve amaçlarını tespit edebilmeleri için bir unsur geliştirme, bu usulün etkinliğini değerlendirme bu politika ve amaçlara bağlılığı gerçekleştirebilme ve bu bağlılığı başkalarına da gösterebilme imkanını vermektedir

Standartların belirlenmesi çevre sorununu tek başına çözmeye yetmeyecektir. Öncelikle bu konuda zihniyet değişimine gereksinim vardır. Yani insan ve tabiat iki ayrı unsurdur ve insan tabiatın dışında bir öğe olarak ver almalıdır. İnsanın yüklenmesi gereken misyon tabiatı fethetmek ve onu iktisadi gelişmesini sağlamak yolunda kullanmaktır" düşüncesinin değişmesi gerekir.

Öyleyse bu konuda insanla tabiat arasında olumlu ve dengeli bir uzlaşma sağlanmalıdır. Bu uzlaşmanın temeli "insan olmazsa tabiatın bir anlamı kalmaz, tabiat olmazsa insanın yaşaması mümkün olmaz" anlayışına dayanmalıdır. Aksi takdirde beklenen bu uzmanlaşma sağlanamayacaktır. Çevre Yönetiminin amacı, insanla tabiat arasında onaylanabilir bir uzmanlaşma sağlamaktır. Kaynakların sorumlu kullanımı, israfın önlenmesi cevre unsurlarıyla yapıcı ilişkilerin kurulması vb. hususlar aynı zamanda çevre yönetiminin diğer fonksiyonları olarak ifade edilebilir.

İşletmelerde çevre yönetiminin bir diğer versiyonu da sorumlu üretim-tüketim ilişkisinin gerçekleştirilmesidir. Sonuna kadar tüketim nasıl bir takım çevresel sorunlar çıkarabilirse, sınırsız üretimde kaynak israfına neden olabilir. Zira tabiatta kıt ve sınırlı olan üretim kaynaklarının miktarının arttırılmadığı ve yerine yenisinin ikame edilmediği varsayılırsa çevrenin çok kısa zamanda tükenebileceği ortadadır. Böyle olunca işletmeler kaynak sıkıntısıyla karşı karşıya kalabilecek ve bu durum belki de firmaları alternatif kaynak arayışına sevk edecektir. Alternatif kaynak arayışının bulunmasının maliyeti de yüksek olacaktır .

Çevre yönetimi; sadece kaynakların kullanımı ve çevrenin kirletilmemesi olarak düşünülmemelidir. Çevre yönetimi aynı zamanda piyasa ile iyi ilişkiler kurmak, müşteri nezrin de olumlu işletme imajına sahip olmak, haksız rekabet fiillerine girişmemek, çevrenin yada toplumun sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel alanlarda imarına katılmak demektir.

İşletmelerdeki Çevreye Uyum Yaklaşımları

İşletmelerde çevreye uyum yaklaşımlarını 5 grupta inceleyebiliriz:

Durumsallık Yaklaşımı

Bu yaklaşımın temel görüşü, işletmelerin organizasyon yapıların içinde bulundukları çevre koşullarının özelliklerine, kullandıkları teknolojiye ve büyüklüklerine uygun olması gerektiğidir. İşletme yöneticileri, bu koşulların neler olduğunu izleyip belirleyecekler ve bu özellikle uygun bir organizasyon yapısı dizayn edeceklerdir.

Kaynak Bağımlılığı Yaklaşımı

Aldrich, Pfeffer ve Salancik öncülüğünde geliştirilen bu yaklaşımın ana fikri şudur:

İşletmeler faaliyetlerini ve yaklaşımlarını sürdürebilmek için çevrelerinden aldıkları inputları kullanırlar. Bu yaklaşımda, organizasyondaki yöneticilerin çevrelerini ve kullandıkları inputları sürekli olarak değerleyeceğini, kritik nitelik taşıyan veya temininde belirsizlik baş gösteren inputların güvenliğe alınabilmesi için organizasyon bünyesinde birtakım değişiklikler yapacaklarını öngörmektedir. Benzer değişimleri, ürettikleri output'un çevreye akışını güvence altına almak için yapabilirler. Bu şekilde işletmelerde uyum gerçekleşecektir.

Organizasyonel Stratejisi Yaklaşımı

Öncülüğünü Miles, Snow ve Mintzberg'in yaptığı bu görüşün ana fikri; işletmeler, tepe kademe yönetimlerinin formüle ettiği stratejileri uygulayarak çevrelerine uyum sağlarlar. Bunun için tepe yönetim kademesi, çevre koşullarındaki değişmeleri sürekli olarak izler, bu değişimlerin ne gibi fırsatlar yarattığını veya ne gibi tehlikeleri beraberinde getirdiğini tespit etmeğe çalışır. Diğer yandan işletmenin kuvvetli ve zayıf yönlerini ayrı ayrı değerlemeye tabi tutularak organizasyonun kaynaklarını nerede ve nasıl sağlayacağına karar verirler. Verilen bu karar işletmenin stratejisini oluşturur.

İşletmeler çevre koşullarının özelliklerine göre değişik stratejiler uygulayarak çevre ile olan uyumlarını sağlarlar.

Bilgi İşleme Yaklaşımı

Bu yaklaşım işletmeleri bilgi işleyen birimler ve haberleşme sistemleri olarak görmektedir. İşletmenin çevreye uyumu, bu bilginin toplanması, işlenmesi ve karara dönüştürülmesi süreci sayesinde başarılmaktadır. Çevreye uyum sağlayarak yaşamlarını sürdüren işletmeler karar ilke, çerçeve ve mekanizmalarında değişiklik yapabilen, değişen şartlara ilişkin bilgileri toplayıp değerleyebilen işletmelerdir.

Çevresinden bilgi toplayamayan, bilgi üretemeyen bunları işleyip belirli kararlara dönüştüremeyen işletmelerin çevreleri ile bağlan kopmakta; çevreleri ile uyumları kaybolmaktadır.

Kurumsallaşma Yaklaşımı

Meyer, Rowan, Powell ve Scott öncülüğünde gelişen bu yaklaşımın ana fikri şudur; Gayri şahsi nitelikteki formal yapılar işletmelerin etkin bir şekilde başarılmasının temel aracıdır. Her organizasyonun içinde bulunduğu çevre koşullan ile organizasyon yapısı ve işleyişini karakterize eden politika ve prosedürleri arasında bir "uygunluk' mevcuttur. Bu uygunluğu yakalayan ve devam ettiren organizasyonların yaşamlarını yitirme ihtimalleri daha az olacaktır.

Çevre Yönetiminin İşletmeye Etkilerinin Belirlenmesi

İşletmelerde çevre yönetimine etkinlik kazandırabilecek pek çok destekten söz edilir. Ancak bu desteklerin pratik sonuçlar vermesi, çevre konusunda güçlü altyapının varlığı ile mümkün olabilecektir. Söz konusu altyapı teknik ve kültürel bilgi birikimi ile de takviye edilerek zenginleştirilebilir. Böylece çevre olgusunun bilimsel toplantılara konu edilmesi, kitle iletişim araçlarının çevre konusundaki hassasiyetleri, yine bu konu ile ilgili olarak gerçekleştirilen eğitim ve oryentasyon çalışmaları gibi hususlar çevre olgusunu kamuoyunun önüne daha ağırlıklı bir şekilde koyabilecektir .

Bu gelişmelerin sonucunda çevre konusunda hassasiyeti artan kamuoyu tüketim tercihini çevre üzerinde yoğunlaştırarak, çevre dostu kurumların ürettiklerine avantaj sağlamış olacaktır. Böylesi bir sonuç firmaları çevre konusunda her şeyi yapmaya yada konuyla ilgili yapabilecekleri desteklemeye sevk edecektir.

İşletmelerin çevre yönetimi eylemini güçlü kılabilecek destekler şu şekilde ortaya konabilir.

1- Yasal zorunluluklar

2- Yetkili kurumların politikaları ve çalışmaları

3- İşletmelerde oluşan çevre bilinci

4- İşletmelerde gelişen ekonomik ahlaki ve sosyal sorumluluk.

Yasal Zorunluluklar

Çevreyi korumak anayasal bir zorunluluk-tur. Anayasanın 56. maddesi bu zorunluluğu şöyle tanımlamaktadır. "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşın ödevidir". Bu tanımlama ve çevresel zorunluluk 1983 yılında yürürlüğe giren "Çevre Kanununa vücut vermiştir. Çevre kanununun temel anlayışı "kirleten öder" ilkesine dayanmaktadır (8).

Çevreyi olması gerektiği gibi anlayan ve korumaya çalışan kanunun bu işlevi gerçekleştirebilmesi için bir dizi yönetmelik hazırlanmış ve yürürlüğe konmuştur. Bunlar;

- Kirliliğin Önlenmesi Fonu Yönetmeliği

- Hava Kalitesi Koruması Yönetmeliği

- Gürültü Kontrol Yönetmeliği

- Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği

- Katı Atık Kontrolü Yönetmeliği

- Tehlikeli Atıklar ve Kimyasal Maddeler Yönetmeliği

- Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği

Bütün bunlar çevrenin ülkemizde ciddi olarak algılanmaya başladığının bir göstergesidir.

Yetkili Kurumların Politikaları ve Çalışmaları

Çevre Yönetimini düzenleyen yetkili teşkilatların başında Çevre Bakanlığı gelmektedir. Bakanlığa bağlı olarak kurulan çevre müdürlükleri ve çevre istasyonları da lokal olarak bulundukları bölgelerde çevresel mücadelenin içerisinde yer almaktadır. Çevre Bakanlığı "Çevre Kanunu'nun" çıkarılmasını sağlamış ve belirtilen yönetmeliklerin çıkarılmasına da zemin hazırlamıştır. Çevre yönetiminde çevrenin korunmasına dair kurallar koyan, standartları belirleyen kuruluş Türk Standartları Enstitüsüdür. Bu kuruluş 150 (Milletlerarası Standart Teşkilatı) Çevre Yönetimi ile ilgili 207 Sayılı Teknik Komite çalışmalarını yakından takip etmektedir. TSE Çevre Standartları Hazırlık Grubu ISO 14000 serisini TS-ISO 14000 seri standartları olarak kamuoyuna sunmuştur. 150 14000 serisi standartları arasından 9 tanesi Türk Standartları haline gelmiştir (9).

İşletmelerde Oluşan Çevre Bilinci

Günümüzde kamuoyu çevre sorunlarına daha duyarlı yaklaşmakta ve bu açıdan işletmeleri gözetim altında tutmaktadır. Tüketicinin tercihi, çevreye karşı duyarlı ve saygılı yaklaşan işletmelerden yana gelişmektedir.

Kamuoyunda ortaya çıkan bu çevre hassasiyeti işletmeleri kamuoyunun beklediği ve istediği çizgiye çekmektedir. Eko-sistemde gelişen bu mücadeleden işletmeler iki şekilde etkilenmektedir. Birincisi, kısa dönemde çevreye karşı kesin hesap verme zorunda kalmaktadırlar. İkincisi ise. çevreyle karşılıklı etkileşimde çevrenin beklentilerine cevap vermek durumunda olmaktadırlar. Diğer yandan çevresel mücadele. işletme yönetimini söz konusu kamuoyu baskısı sonucu olarak pazarlamada olduğu ürünün çevre ile ilgili özelliklerini önemle vurgulamak durumunda bırakmaktadır .


 

İşletmelerde Gelişen Ekonomik, Ahlaki ve Sosyal Sorumluluk Duygusu

İşletmeler, sosyal çevrede yaşayan sosyoekonomik organizasyonlardır. İşletmelerin ekonomik sorumlulukları, daha çok toplumun istekleriyle şekillenmekte ve onların isteklerine yönelik olmaktadır. İşletmelerin türü ne olursa olsun üç temel ekonomik
sorumluluk üstlenmek durumundadırlar . Bunlar:

- Toplumun ihtiyacı olan mal ve hizmetlerin üretilmesi

- İş olanaklarının sağlanarak istihdamın geliştirilmesi

- Kazanç sağlamak yada kar etmektir.

Ahlaki sorumluluk, kötü şeyler yapmaktan kaçınma ve toplumsal ekonomik veya sosyal kazanımlar sağlama çabasıdır. Çünkü ahlaki kurallar iyilik ile kötüyü, doğru ile yanlışı gösteren kurallardır. Ahlaki sorumluluk toplum tarafından onaylanmış davranış standartlarına uyma eylemidir. Yalnız bu standartlar zamanla, durumdan duruma ve örgütlerin olaylara bakış açısına göre değişebilir.

Sosyal sorumluluk işletmelerin menfaatlerinin yanında diğer kişi, grup, örgüt ve tüm toplumun menfaat çıkarlarının da korunmasına yönelik bir anlayış yada davranış biçimidir. Sosyal sorumluluk: işletmenin ekonomik faaliyetlerinin, hissedarlar, çalışanlar, tüketiciler ve tüm toplumun menfaatlerine zarar verilmeden yönetilmesidir. İşletmelerin çevrelerine karşı üstlenmeleri gereken sosyal sorumluluklarını şöyle sıralayabiliriz.

- Ortaklara uygun veya adil kar payı

- Personele. uygun ücret ve iyi çalışma şartlarını

- Tüketicilere uygun fiyat ve kaliteli mal

- Çevre halkına karşı, çevreyi koruma ve iş imkanı sağlama

- Devlete vergi verme

Genel Değerlendirme ve Sonuç

Çevre, işletmelerin kuruldukları, içinde yaşayacakları ve ekonomik faaliyetlerini devam ettirecekleri doğal ve beşeri alanlar dır. Bu alanlarda güçlü ve olumlu ilişkiler, işletmelerin yaşam süresini hem belirler, hem de etkiler, sosyal çevre ile entegre olmayan işletmeler yaşama şanslarını yitirir ve zamanla entropiye uğrarlar.

İşletmeler çevreyle olumlu ilişkiler kurmak zorundadırlar. Bu da "Çevre Yönetimi" kavramının işletme genel yönetimince daha ciddi bir şekilde algılanmasına bağlıdır. Çevre Yönetimi, işletmeye dinamizm kazandıran çevre faktörlerinin sorumluluk anlayışı içerisinde kullanılması olayıdır. Yani israf ve sorumsuz tüketim anlayışına son verilmesi ve üretim süreci sonucunda oluşan atıkların rasgele çevreye atılmamasıdır.

Çevre Yönetimi uygulamasının çevresel sorunlara karşı etkili olabilmesi, bazı faktörlerin yaygınlık kazanabilmesiyle mümkündür. Bunlar:

  • Çevre Yönetimi kavramının boyutları yeterince ortaya koyulmalıdır.
  • Çevre Yönetimi çevresel sorunları çözme noktasında etkininin ne olduğunun ve ne olmadıklarının yeterince açıklığa kavuşturulması gerekir.
  • Çevre Yönetimi eyleminin yöneldiği konularda kamuoyunun hassasiyeti oluşturulmalıdır.
  • Çevre yönetimi eyleminin çevresel mücadele etkinliğinin artması için yasal düzenlemelere gidilmelidir.
  • Çevresel mücadeleye yönelik olarak çıkartılan kanun ve yönetmeliklerin ülke koşullarına göre realize edilmesi gerçekleştirilmeli ve bunların uygulamalarının ciddi ölçülerde kontrolü yapılmalıdır.
  • İşletmeler çevresel mücadele konusunda duyarlı hale getirilmeli ve çevrenin bütün dünyadaki canlıların ortak yaşama atmosferi olduğu unutulmamalı" kirlilikten herkesin payını alacağı hususu vurgulanmalıdır.
  • Çevre Yönetimi konusunda işletme yöneticilerinin hassasiyeti ve sosyal sorumluluk anlayışı gelişmektedir.


Çevre Yönetimi komplike bir anlayış ve eylem biçimidir. Bu uygulamanın sonuç alıcı eylemlere dönüşmesi, toplumsal hassasiyetlere ve koordineli ve gerçekçi yasal yada teknik düzenlemelere bağlıdır.


 


 

TS EN ISO 14000 ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMLERİ: UYGULAMA AŞAMALARI VE UYGULAYANLARA SAĞLADIĞI FAYDALAR

Çevre yönetimi konusu ilk önce uyulması gerekli kurallar şeklinde zorunlu bir yönetim biçimi olarak ortaya çıkmıştır. Yani, emir ve kontrol ile uyma zorunluluğu sağlayan uygulamalar ile başlamış, günümüzde gönüllü olarak uygulanan ve sürekli gelişme gösteren bir yapıya geçmiş ve dolayısıyla kurallar ile getirilen koruma derecelerini de aşan bir ilerleme yaşamıştır. Bilhassa 1986 yılında Uruguay'da yapılan GATT toplantısında yer alan ticaret engellerini azaltmak üzerine yapılan pazarlıklar ve 1992'de Rio'da yapılan Çevre Konferansında çevrenin korunmasında bütün dünya ülkelerine düşen görevler üzerinde yapılan tartışmalar ile dünyanın bir çok ülkesinde çevre yönetimiyle ilgili felsefelerde oluşan değişiklikler sonucunda; İsviçre, Cenevre'de bulunan ve yaklaşık 120 ülkenin standartlar organizasyonlarının temsilciliğini yapan Uluslararası Standartlar Organizasyonu (ISO) ortak çabaların daha verimli olabilmesi amacıyla çevre yönetimi standartları üzerinde çalışmaya başlamıştır. Bu çalışma kapsamında, öncelikle TC207 ve TC176 olarak adlandırılan teknik komiteler kurulmuştur ve ISO 14000 çevre yönetim standartları serileri hazırlanmıştır.

Herhangi bir organizasyonun yönetiminin yaşaması ve gelişmesi; ister kamu kuruluşu ister özel olsun, dünyanın neresinde faaliyet gösterirse göstersin, hizmet verilen ülkenin kültür ve gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun, ürün ve hizmetlerinin verimli ve etkin olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, organizasyonlar çalışanlarına ve müşterilerine yol gösterici niteliğe sahip kurallara ve organizasyonu oluşturan tüm birim ve parçaları amaçları doğrultusunda birlikte çalıştıran bir sisteme ihtiyaç duymaktadırlar. Gösterilen çabaların tekrar edilmemesi ve en etkin uygulamanın gerçekleştirilmesi de temel amaçlar arasındadır. Bütün bu ihtiyaçlara cevap veren kalite standartlarına ilişkin ISO 9000 sistemleri, bir süredir bütün dünyada bu yüzden yaygın olarak kullanılmaktadır.

ISO 14000, artık alışkın olduğumuz ISO 9000 gibi yönetim sistemi ile ilgilidir. ISO 9000 müşteri ihtiyaçlarını ve isteklerini tatmin etmek, işlemleri kontrol etmek ve sürekli gelişmeyi hedeflemektedir ISO 14000 serisi bu sayılanları hedeflemekle birlikte, müşteri ihtiyaçları ve istekleri çevre gerekliliklerini ve kuralları da kapsamakta, sürekli gelişme de sadece müşteri beklentileri ile değil organizasyonun içinden oluşan öncelikleri ve amaçlarıyla da yönlenmektedir. ISO ürünleri standartları laboratuarlarda kontrol edilirken, yönetim standartları ise denetleme ile belirlenmektedir. Her iki durumda da sonuçlar resmi ve genel kabul gören bir sertifika ile belgelendirilmektedir. Dolayısıyla hem alıcılar hem de satıcılar için ürün ve hizmetlerde uluslararası geçerliğe sahip referansları bulunmaktadır. Yerel standartların değişken olabileceği uluslararası ticarette, bu referans özellikle yardımcı olmaktadır. Bunların yanında, ISO 14000 serisi uluslararası piyasalarda hızla yaygınlaşmaktadır. Örneğin; Avusturya, İsviçre ve Türkiye'de standartlar organizasyonları Kasım 1995 itibarı ile taslak ISO 140001 standartlarını ulusal standartlar olarak kabul etmişlerdir.

Dünyanın her yerinde artan çevre koruması uygulamaları ve kirlilik kaygıları nedeniyle, organizasyonlar üzerinde faaliyetlerinin çevreye etkileri konusunda her geçen gün toplum tarafından geliştirilerek artan bir baskı olmaktadır. Yönetim biçimine ve uygulama prensiplerine çevre koruması faktörünün eklenmesi organizasyonlar açısından yeni bir yaklaşımdır. Zamanla davranış biçimlerinin değişmesi sonucu gelişen çevre bilinci, işletmeleri çevreye duyarlı olmaya zorlamaktadır. Bu zorlamanın sonucunda, çevre yönetim sistemlerine ilişkin uluslararası standartlar olan ISO 14000 işletmelerin gündemine girmiştir.

ISO 14000 ile işletmelerin faaliyetlerinin yok edilmesi veya azaltılması konusu, yani ya işlemler ya çevre ikilemi ortadan kalkmıştır. ISO 14000'in getirdiği standartlar sayesinde temiz bir çevre teşvik edilirken, aynı zamanda iş dünyasının, iş hacminin ve ticaretin de büyümesi amaçlanmaktadır.

TS EN ISO 14000 Faaliyet Planı

Çevre yönetim sistemlerini geliştirmek, ISO 14001 kayıt ve uygulamasına hazırlanmak ve çevre ile ilgili gerekliliklerden doğan maliyetlerini düşürmek isteyen işletmeler için uygulanması gereken hareket aşamaları ve faaliyet planı kısaca şu şekildedir;

  1. Sistemden sorumlu bir kişi belirlenmeli, bu kişi çevre ile ilgili konularda eğitilmeli ve sistem sorumlusu olarak görevlendirilmelidir.
  2. Değişik fonksiyonlardan ve hiyerarşi derecelerinden seçilen çalışanlardan 8 kişiye kadar bir çevre yönetimi işgücü ekibi oluşturulmalıdır.
  3. Çevre yönetim sistemleri değerlendirilmesi ISO 14001 kullanılarak uygulanmalı ve değerlendirme sonuçları rapor haline getirilmelidir. Raporda; kullanılan işlem ve kuralların yeterlilikleri ile yeni kurallara ihtiyaç durumu da açıklanmalıdır.
  4. Çevre politikaları, çevre korunması ile ilgili hedefler ile hareket planı hazırlanmalı ve hazırlanan bu plan basılmalıdır. Planda belirtilen politikalar üst yönetim tarafından açıklanmalıdır.
  5. Çevre duyarlılığı yaratacak ve yaygınlaştıracak liderler geliştirilmelidir. Liderler ve çevre iş gücü ekibi anlamak ve anlatmak için konuyu detayı ile öğrenmelidir.
  6. Organizasyon yapısı ve sorumluluklar tanımlanmalıdır. Tanımlanan konular resmi bir evrak haline getirilerek, bu evrakta isimlerin, görevlerin ve benzer hususların sürekli güncelleştirilmesine dikkat edilmelidir.
  7. Çalışanların; bilgilendirme seansları, ekip çalışmalarının tekrarları, tecrübe geri bildirimleri, diğer eğitim ve geliştirme programları ile sistemin gelişmesine katkıları ve katılımları sağlanmalıdır.
  8. Doküman kodlama işlemi çeşidi hakkında karar verilmelidir. Sistem dokümantasyonun geliştirilmesinin ilk gününden itibaren karar verme sonucunda seçilen form kullanılmalıdır.
  9. Temel işlemlerin ve bunlara yardımcı destek işlemlerin, sırası ile gösterildiği işlem akış çizelgesi hazırlanmalıdır. Çizelgede öncelikle temel işlemler yerleştirilmeli, destek işlemler bunlara göre belirlenmelidir.
  10. Kabul edilen kodlama yöntemine göre bütün formlar kodlanmalı, her form uygulamadaki bir işleme ait olmalı, işe yaramaz formlar tasfiye edilmelidir.
  11. Formlar işlem akış çizelgesiyle uyumlaştırılmalıdır. Her formun bir yeri olmalıdır, eğer yoksa akış çizelgesinin tamam olup olmadığı kontrol edilmelidir
  12. İşlem akış çizelgelerinin doğruluğu ve gerçek olaylar ile ilişkisi kontrol edilmelidir.
  13. İşlem akış çizelgeleri yöntem dokümanları olarak kullanılmalıdır. İşlem amaçlarının çevre korunmasına yönelik olmalarına da özen gösterilmelidir.
  14. Yöntemler gözden geçirilmelidir. Ayrıca, diğer çalışanlar tarafından da incelenmeli ve çalışanlardan gelen yorumlar da dikkate alınmalıdır.
  15. Çevre yönetim sistemlerinin denetimi ve acil durumlarda yapılması gereken işler ile ilgili yeni işlemler ve yöntemler hazırlanmalı ve çalışanlar uygulama için eğitilmelidir.
  16. Çevre yönetim programı ile ilgili yeni yöntemler yayımlanmalıdır.
  17. Çevre yönetimi sistemi el kitabında kullanılan bütün sistem anlatılmalıdır. Bilgiler, çalışanların, satıcıların ve müşterilerin kolaylıkla anlaması için kısa ve açık olmalıdır.
  18. Bu aşamada, sistemi başlatmak ve revizyon isteklerini kısa sürede karşılamak gerekmektedir. Herkesi sürekli gelişme için teşvik etmek faydalı olmaktadır.
  19. Entegre sistemin kesintisiz gelişmesini sağlamak için denetim faaliyetlerine başlamak gerekmektedir.
  20. Kayıt işleminden en az 2 ay önce sistemin ön değerlendirilmesinin yapılması gerekmektedir.
  21. Ön değerlendirmede; kayıtlı sistem denetçisinin kullanılmasına ve

    bütün düzeltici faaliyetlerin güncel olmasına dikkat edilmelidir.

    Yukarıda sıralanan faaliyetlerin gerçekleştirilmesi 6 ile 18 ay arasında bir süre alabilmektedir. Bu sürenin uzunluğu kullanılan sistemin resmiyet derecesine, işi gerçekleştirenlerin yetenek derecesine, yönetimin katılım derecesine ve iş miktarına bağlı olarak değişmektedir.

    TS EN ISO 14000 çevre yönetim sistemi elemanları aşağıda gösterilmektedir.


     

    TS EN ISO 14000 çevre yönetim sistemi elemanları

    1. Çevre Politikası

    2. Planlama

    2.1Çevre görüntüsü

    2.2Yasal ve diğer gereklilikler

    2.3Hedefler ve amaçlar

    2.4Çevre yönetimi programı (programları)

    3. Uygulama ve Faaliyet

    3.1Yapı ve sorumluluk

    3.2 Eğitim ve bilgilendirme

    3.3 İletişim

    3.4 Çevre yönetim sistemleri dokümantasyonu

    3.5 Doküman kontrolü

    3.6 İşlem kontrolü

    3.7 Acil durum tedbirlerinin hazırlığı

    4. Kontrol Eden ve Hataları Düzelten Eylem

    4.1 Gözlemleme ve ölçüm

    4.2 Uygun olmayan durumları düzelten ve hataları engelleyen eylem

    4.3 Kayıtlar

    4.4 Çevre yönetim sisteminin denetlenmesi

    5.Yönetim Tetkiki

     ISO 9000'de olduğu gibi, ISO 14000'in uygulanmasında da üst yönetimin prensip uygulama kararı alması gerekmektedir. Uygulama kararından sonra; zamanlama, bütçeleme, personel görevlendirme ve iş dağılımı, sorumluluk ve kaynakların dağıtımı ile ilgili bilgileri içeren hareket planı yapılmalıdır. Organizasyonun çevre politikası, çevre yönetim sistemi göz önüne alınarak belirlenmeli ve politika diğer ilkelerle birlikte; sürekli gelişme, kirliliğin engellenmesi ile hukuk kurallarına ve yasal kararlara uyum sağlanmasını da kapsamında bulundurmalıdır. Hareket tarzını gösterebilmeli ve açık olmalıdır. Yönetim tarafından yayımlandığında uygulanmasına geçilmeli, ayrıca organizasyon içinde kolaylıkla erişilebilir olmalıdır. Kamuya açık olması tavsiye edilmektedir. Planın uygulanması aşamasından sonra, organizasyonun çevre programı gözden geçirilmelidir. Yapılan tetkik; çevreye ilişkin uygulanması olası bütün kuralları, kullanılan işlemleri, dokümanları, uygulamaları ve etkilerini kapsamalıdır.

    Çevre yönetimi standartlar serisi değişik bilgilerden, tanımlardan ve standartlardan oluşmaktadır. Bunlardan ilki çevre yönetimi sistemi kılavuz dokümanıdır. Bu doküman; çevre yönetimi sistemlerini oluşturmaya çalışan, uygulayan veya geliştirmeye istekli organizasyonlara yol gösterici niteliktedir. Doküman, çevre yönetimi sistemlerinin elemanlarını belirtmektedir ve uygulayıcılara pratik bilgiler sunmaktadır. Çevre yönetimi sistemlerinin ilkeleri; uyuması gerekli kuralları, sürekli gelişmenin gerekliliği ve periyodik olarak çevre performansının değerlendirilmesi konularını kapsamaktadır.

    Çevre yönetimi sistemleri sertifika standardı; dışarıdan üçüncü bir grup tarafından sertifika alınabilecek veya kayıt edilebilecek şekilde çevre yönetimi sistemlerinin geliştirilmesinde ve uygulanmasında temel gereklilikleri belirtir. Çevre performansının değerlendirilmesi uygun işletme amacında karar verilen kritere göre organizasyonun çevre performansının ölçümünü, analiz edilmesini, değerlendirilmesini ve tanımlanmasını kapsamaktadır. Bu işlem; gerekli verilerin toplanmasını, gruplandırılmasını, hedef ve amaçlara ne kadar ulaşıldığının belirlenmesini ve ilgili kişi ve gruplara verilerin rapor edilmesini gerektirmektedir. Çevre denetimi standartları, çevre denetçilerine denetim ile ilgili gerekli genel ilkeleri, prensipleri ve değerlendirme kriterlerini sağlamaktadır. Çevre denetimleri çevre yönetimi sistemlerinin önemli elemanlarından biridir ve sistemin organizasyon ihtiyaçlarına uygunluk derecesinin kalifiye kişiler tarafından periyodik olarak denetlenmesini gerekli kılmaktadır.

    Bir başka standart yaşam döngüsü değerlendirmesidir. Yaşam döngüsü değerlendirmesi; satışa sunulan ürün, işlem veya hizmet ile ilgili çevresel özelliklerin değerlendirilmesinde yararlanılan bir araçtır. Hammadde alımından, üretim, dağıtım, ulaştırma, satış, satış sonrası kullanım, tekrar kullanım ve yok olmaya kadar bir ürünün veya hizmetin etkilerinin araştırılmasını içermektedir. Hem özel hem de kamu kurumlarına uygun olan yaşam döngüsü değerlendirmesi; Avrupa'da ekolojik etiketleme kriterlerinin geliştirilmesinde, ABD'de de çevre korumasında tercih edilen ürünlerin geliştirilmesinde kullanılmaktadır. Çevresel etiketleme (ekolojik etiketleme) gün geçtikçe dünyada yaygınlaşmakta ve hangi nitelikteki ürünlerin bu tür etiketleri kullanabileceğini açıklamaktadır. ISO standardı üç çeşit etiket için gereklilikler belirtmektedir. Bunlardan ilki, "onay mührüdür" ve belirli bir ürün dizisi içerisinde belirtilen gereklilikleri yerine getiren ve yeterliliklere uyan ürünler tarafından kullanılabilmektedir. İkincisi, yeniden dönüşümlü ürünler veya enerji verimliliği sağlayan ürünlere verilen tek talepli etiketlerdir. Üçüncü çeşit yaşam döngüsü yaklaşımı kullanan ve ürünlerin üretim ve kullanımında çevreye etkilerinin mukayesesine olanak tanıyan ürün ve hizmetlere verilen "çevre rapor kartıdır". Ürün standartlarının çevreye etkileri de ürün yapılarının, şekillerinin ve dizaynlarının çevreye olumlu veya olumsuz etkilerini araştıran bir standarttır. Bu standart çevreye uygun dizayn üzerinde çalışmalar yapılmasını teşvik etmektedir.

    Ayrıca, ISO 14000 serisinde kullanılan teknik terimlerin ve tanımların her ülkede ve her lisanda aynı anlamı taşıması için çalışmalar yapılmaktadır.

    TS EN ISO 14000 Uygulamalarının Faydaları

    TS EN ISO 14000 standartlar serisi çevre yönetimi ve sürdürülebilir gelişme konusunda dünya çapında bir uygulama getirmektedir. Aynı zamanda, standartlar çevre koruma yaklaşımlarına gönüllü bir ortak yaklaşım geliştirmektedirler, bu da endüstrilerin daha bağımsız ve çevreye ilişkin emir ile kurallara daha az dayanan bir yapıya ulaşmasını sağlamaktadır. Bunların yanı sıra, ISO 14000 serisi çevreye etkilerin değerlendirilmesindeki uluslararası kuralları ve yöntemleri uyumlu hale getirerek global ticaretteki engelleri en aza indirmektedir. Bir ülke için işletmelerinin ISO 14000 standartlarını kullanması çok önemlidir. Örneğin, Türk firmalarının ISO 14000 kullanmaları isteklerine bağlıdır yani mecburi değildir. Fakat uluslararası çevre yönetimi standartlarına uymaları ve ISO 14000 uygulamaları, uluslararası ticaret yapmak isteyen çok uluslu firmalar için kaçınılmazdır. Çünkü gerek rekabet güçlerini arttırmak, gerek sundukları ürün ve hizmetlerde belirli bir standart ve kalite güvencesini müşterilerine sağlamak, gerek çevreye duyarlı bir imaj sağlamak açılarından ISO 14000 işletmelere faydalı olmaktadır. Maliyeti işletmenin büyüklüğüne bağlı olarak 12000-100000 Amerikan Doları arasında değişen kayıt ve diğer masrafı, firmalar elde edilen faydalar sayesinde fazlası ile karşılamaktadırlar. ISO 14000 serisinin diğer kullanım yararları kısaca şu şekildedir:

  • enerji ve diğer kaynakların tüketiminde azalma sağlayacak alanlarının tesbit edilmesi, kaynakların etkin kullanımı ile elde edilen ekonomik kazanç,
  • yükümlülük ve risklerin azalması,
  • çevreye ilişkin yasal ve diğer kurallar ile gerekliliklere kolaylıkla uyum sağlanması,
  • çevre korumasında çevre yönetimi sistemlerini kullanarak katkı sağlayan lider işletmelere verilen teşvik ve ödüllerden yararlanmak,
  • kirliliğin engellenmesi ve atıkların azaltılması,
  • hisse sahiplerinden gelen çevre korumasına ilişkin baskılara karşılık verebilmek,
  • toplumun iyiliğine olumlu katkıda bulunmak,
  • üstün kaliteli işgücü yaratama hususunda ilgi sağlanması,
  • "yeşil" ürünler pazarından ve oluşan kardan pay almak,
  • sigorta işlemlerinde kirlilik olaylarının kapsam dışında kalması,
  • pazar payının korunmasında ve arttırılmasında sağlanan katkılar,
  • ihalelerde elde edilen rekabet gücü,
  • değişen koşullara uyum göstermede elde edilen yetenek artışı.

    Uzun vadede çevre yönetimi sistemlerini kullanan firmaların maliyet düşmesi ve kayıpların azalması sonucunda finansal yönden yüksek kazançlarının olması beklenmektedir. Bunun yanı sıra, ISO 14000 uygulaması sonucunda işletmeler çevreye duyarlı firma imajı yaratmakta ve pazarlama alanında da olumlu bir pozisyona ulaşmaktadırlar.

    Sonuç

    ISO 14000 işletmeler için hareket tarzlarını değiştirecek, stratejik planlamalarında etkinlik artışı yaratacak, verimliliklerini ve rekabet güçlerini arttıracak bir yönetim sistemidir. Organizasyonun diğer faaliyetleri ile entegre edildiği takdirde hem uluslararası ticarette kalite ve çevreye duyarlılık konularında güvence sağlayarak ticaret işlemlerini kolaylaştırmakta, hem de olumlu bir imaj yaratarak firma ürün veya hizmetlerinin satış miktarlarını arttırmaktadır. Ayrıca, işletmenin çevre ile ilgili uyması gereken yasal yükümlülüklerine doğal olarak uyum göstermesini ve işletmelerin toplum hayatına olumlu etkileri olmasına sağlamaktadır.

    Yeşilcilik ve çevrecilik anlamına gelmeyen ISO 14000, çevresel performansı dikkate aldığı kadar etkin işletme yönetimini de gözetmektedir, bu yüzden işletmelerin verimliliğini olumlu etkileyen bir sistemdir. 2000'li yıllarda, yoğunlaşan küresel ticarette kuvvetli bir pozisyon yakalamak isteyen işletmelerin, zaman geçirmeden ISO 14000 çevre yönetim sistemi uygulamalarına geçmek için çalışmalarını başlatmaları gerekmektedir.

    21. yüzyılına girerken dünya kamuoyun en büyük sorunlarından biride hiç kuşkusuz çevre kirliliği ve insan sağlığına etkisidir. Çevre yönetim (ISO14000)sisteminin kullanılmaması durumunda oluşacak çevre kirliliği hakkındaki bilgiler ve insan sağlığına etkileri aşağıda incelenmiştir.

     
     

    ÇEVRE KİRLİLİĞİ

    En geniş anlamıyla çevre "ekosistemler" ya da "biyosfer" şeklinde açıklanabilir. Daha açık olarak çevre, insanı ve diğer canlı varlıkları doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen fiziksel, kimyasal, biyolojik ve toplumsal etmenlerin tümüdür.

    İnsanları çevre kirliliği konusunda duyarlı hale getirebilmek için 1997 yılı çevre yılı olarak kutlandı.

    Çevrenin doğal yapısını ve bileşiminin bozulmasını, değişmesini ve böylece insanların olumsuz yönde etkilenmesini çevre kirlenmesi olarak tanımlayabiliriz. Artık hepimizin bildiği gibi çevreden, içindeki varlıklara göre en çok yararlanan bizleriz. Çevreyi en çok kirleten yine bizleriz. Bu nedenle "Çevreyi kirletmek kendi varlığımızı yok etmeye çalışmaktır" denilebilir.

    Bilinçsiz kullanılan her şey gibi temiz ve sağlıklı tutulmayan çevre de bizlere zarar verir. Bu nedenle çevre denince aklımıza önce yaşama hakkı gelmelidir. İnsanın en temel hakkı olan yaşama hakkı, canlı ya da cansız tüm varlıkları sağlıklı, temiz ve güzel tutarak dünyanın ömrünü uzatmak, gelecek kuşaklara bırakılacak en değerli mirastır.

    1970'li yıllardan sonra bilincine vardığımız çevre kirliliği dayanılmaz boyutlara ulaştı. Çünkü artık temiz hava soluyamaz olduk. Ruhsal rahatlamamızı sağlayacak yeşil alanlara hasret kalmaya başladık. Yüzmek için deniz kıyısında bile yüzme havuzlarına girmek zorunda kaldık.gürültüsüz ve sakin bir uyku uyuyamaz, midemiz bulanmadan bir akarsuya bakamaz olduk. Kısaca artık kirleteceğimiz çevre tükenmek üzeredir. 2000-3000 yıl önce bir doğa cenneti ve büyük bir kısmı otlaklarla kaplı olan Anadolu'yu günümüzde bu durumlara düşürdük.

    Doğada kirlenmeye neden olan etmenleri, doğal etmenler ve insan faaliyetleri ile oluşan etmenler olmak üzere iki grupta inceleyebiliriz.

    Doğal etmenler:depremler, volkanik patlamalar, seller gibi doğadan kaynaklanan etmenlerdir.

    İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan etmenler ise aşağıdaki gibi sıralanabilir.

    Evler, iş yerleri ve taşıt araçlarında; petrol, kalitesiz kömür gibi fosil yakıtların aşırı ve bilinçsiz tüketilmesi.

    Sanayi atıkları ve evsel atıkların çevreye gelişigüzel bırakılması.

    Nükleer silahlar, nükleer reaktörler ve nükleer denemeler gibi etmenlerle radyasyon yayılması.

    Kimyasal ve biyolojik silahların kullanılması.

    Bilinçsiz ve gereksiz tarım ilaçları, böcek öldürücüler, soğutucu ve spreylerde zararlı gazlar üretilip kullanılması.

    Orman yangınları, ağaçların kesilmesi, bilinçsiz ve zamansız avlanmalardır.

    Yukarıda sayılan olumsuzlukların önlenmesiyle çevre kirliliği büyük ölçüde önlenebilir.

    Çevre bilimcilere göre genelde, aşağıda verilen iki çeşit kirlenme vardır.

    Birinci tip kirlenme; biyolojik olarak ya da kendi kendine zararsız hale dönüşebilen maddelerin oluşturduğu kirliliktir. Hayvanların besin artıkları, dışkıları, ölüleri, bitki kalıntıları gibi maddeler birinci tip kirlenmeye neden olur. Kolayca ve kısa zamanda yok olan maddelerin meydana getirdiği kirliliğe geçici kirlilik de denir.

    İkinci tip kirlenme: biyolojik olarak veya kendi kendisine yok olmayan ya da çok uzun yıllarda yok olan maddelerin oluşturduğu kirliliktir. Plastik, deterjan, tarım ilaçları, böcek öldürücüler (DDT gibi), radyasyon vb. maddeler ikinci tip kirlenmeye neden olur.

    Kalıcı kirlenme de denilen ikinci tip kirlenmeye neden olan maddeler bitki ve hayvanların vücutlarına katılır. Sonra besin zincirinin son halkasını oluşturan insana geçerek insanın yaşamını tehlikeye sokar. Örneğin; Marmara denizine sanayi atıkları ile cıva ve kadminyum iyonları bırakılmaktadır. Zararlı atıklar besin zincirinde alglere, balıklara ve sonunda insana geçerek önemli hastalıklara ve ani ölümlere neden olmaktadır.

    Köy gibi kırsal yaşama birliklerindeki insanlar genellikle büyük kentlerde yaşayan insanlardan daha sağlıklı ve daha uzun ömürlüdür. Çünkü kırsal ekosistemler, çevre kirliliği yönünden kentsel ekosistemlerden daha iyi durumdadır. Bunu bilen kent insanı fırsat buldukça, çevre kirliliği en az olan kırlara, köylere koşmaktadır.

    Günümüzde en yaygın olan kirlilik su, hava, toprak, ses ve radyasyon kirliliğidir.

    SU KİRLİLİĞİ

    Yeryüzündeki içme ve kullanma suyunun miktarı sınırlıdır. Zamanla su kaynaklarının azalması, insan nüfusunun artması ve daha önemlisi, suların kirlenmesi yaşamı giderek zorlaştırmaktadır.

    Su kirliliğini oluşturan etmenlerin başında lağım sularıyla sanayi atık suları gelmektedir. Bunun yanında petrol atıkları, nükleer atıklar, katı sanayi ve ev atıkları da önemli kirleticilerdir. Bunlar deniz kenarındaki bitki ve alg gibi kaynakları yok etmektedir. Kirlenme sonucu denizlerde hayvan soyu tükenmeye başlamıştır. Örneğin; Marmara denizi, kirlilik nedeniyle balıkların yaşamasına uygun ortam olmaktan çıkmıştır. Karadeniz'deki kirlenme nedeniyle hamsi ve diğer balık türleri giderek azalmaktadır. İstakozların larva halindeyken temiz su bulamamaları nedeniyle nesilleri tükenmektedir. Nehir ve göllerimizde kirlilik nedeniyle canlılar tükenmek üzeredir.

    Yeni yeni kurulmaya başlanan arıtma tesisleri, lağım ve sanayi atık sularını hem kimyasal hem de biyolojik olarak temizlemektedir. Böylece hem sulama suyu gibi yeniden kullanılabilir su kazanılmakta hem de denizlerin kirlenmesi önlenmektedir. Bu nedenle sanayileşme mutlaka iş yerleri planlanırken arıtma tesisleri ile birlikte düşünülmelidir.

    HAVA KİRLİLİĞİ

    Hava, içinde yaşadığımız gaz ortamı oluşturmanın yanında yaşam için temel bir gaz olan oksijeni tutar. Oksijen yanma olaylarını da sağlayan temel bir maddedir.

    Temiz hava olarak nitelendirilen atmosferin alt katmanı; azot, oksijen, karbondioksit ve çok az miktarda diğer gazlardan oluşur. Ayrıca atmosferin üst katmanında bir de ozon gazının (O3) oluşturduğu tabaka vardır. Ozon, güneşten gelen zararlı ışınların çoğunu yansıtıp bir kısmını tutarak yeryüzüne ulaşmasını engeller.

    Evler, iş yerleri, sanayi kuruluşları ve otomobillerin çevreye verdikleri gaz atıklar havanın bileşimini değiştirir. Havaya karışan zararlı maddelerin başlıcaları kükürt dioksit (SO3), karbon monoksit (CO), karbon dioksit (CO2), kurşun bileşikleri, karbon partikülleri (duman), toz vb. kirleticilerdir. Ayrıca deodorant, saç spreyleri ve böcel öldürücülerde kullanılan azot oksitleri, freon gazları ile süpersonik uçaklardan çıkan atıklar da havayı kirletir.

    Zararlı gazların (özellikle kükürt bileşikleri); yağmur, bulut, kar gibi ıslak ya da yarı ıslak maddelerle karışmaları sonucunda asit yağmurları oluşur. Asit yağmurları da bir yandan orman alanları vb. yeşil alanları yok etmekte bir yandan da suları kirletmektedir.

    Aşırı artan CO2, atmosferin üst katmanlarında birikerek ısının, atmosfer dışına çıkmasını engeller. Böylece yeryüzü giderek daha fazla ısınır. Bu da buzulların eriyerek denizlerin yükselmesine kıyıların sularla kaplanmasına neden olabilecektir. "Sera etkisi" denilen bu olay sonucu denizlerin 16 metre kadar yükselebileceği tahmin edilmektedir.

    Freon, kloroflorokarbon (CFC) gibi gazların etkisiyle ozon tabakası incelmektedir. Bunun sonunda güneşin zararlı ışınları yeryüzüne ulaşarak cilt kanseri gibi hastalıklara ve ölümlere neden olmaktadır. Sonuçta, biyosferin canlı kitlesini yok etme tehlikesi vardır.

    Büyük yangınlar da önemli ölçüde hava kirliliği yaratır. Örneğin; orman yangınları, körfez savaşında olduğu gibi petrol yangınları vb.

    Hava kirliliği aşağıda verilen uygulamalarla önlenebilir:

    Hava kirliliğinin en önemli nedenlerinden olan fosil yakıtlar olabildiğince az kullanılmalı. Bunun yerine doğalgaz, güneş enerjisi, jeotermal enerji vb. enerjilerin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.

    Karayolu taşımacılığı yerine demiryolu ve deniz taşımacılığına ağırlık verilmelidir. Büyük kentlerde toplu taşıma hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır. Böylece, otomobil egzozlarının neden olduğu kirlilik azaltılabilir.

    Sanayi kuruluşlarının atıklarını havaya vermeleri önlenmelidir.

    Yeşil alanlar artırılmalı, orman yangınları önlenmelidir.

    Ozon tabakasına zarar veren maddeler kullanılmamalıdır.

    TOPRAK KİRLİLİĞİ

    Canlılığın kaynağı sayılabilecek toprağın yapısına katılan ve doğal olmayan maddeler toprak kirliliğine neden olur. Böyle topraklarda bitkiler yetişmez ve toprağı havalandırarak yarar sağlayan solucan vb. hayvanlar yaşayamaz duruma gelir. Topraktan bitkilere geçen kirletici maddeler, besin zinciri yoluyla insana kadar ulaşır. Hasta hane atıkları gibi mikroplu atıklar, hastalıkların yayılmasına neden olur.

    Toprak kirliliğine neden olan başlıca etmenler:

    Ev, iş yeri, hasta hane ve sanayi atıkları.

    Radyoaktif atıklar.

    Hava kirliliği sonucu oluşan asit yağmurları.

    Gereksiz yere ve aşırı miktarda yapay gübre, tarım ilacı vb. kullanılması.

    Tarımda gereksiz ya da aşırı hormon kullanımı.

    Suların kirlenmesi. Su kirliliği toprak kirliliğine neden olurken, toprak kirliliği de özellikle yer altı sularının kirlenmesine neden olur.

    Toprak kirliliğinin önlenmesi için aşağıdaki uygulamalar yapılmalıdır.

    Verimli tarım topraklarında yerleşim ve sanayi alanları kurulmamalı, yeşil alanlar artırılmalıdır.

    Ev ve sanayi atıkları, toprağa zarar vermeyecek şekilde toplanıp depolanmalı ve toplanmalıdır.

    Yapay gübre ve tarım ilaçlarının kullanılmasında yanlış uygulamalar önlenmelidir.

    Nükleer enerji kullanımı bilinçli şekilde yapılmalıdır.

    SES KİRLİLİĞİ

    Sanayileşme ve modern teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan çevre sorunlarından biri de ses kirliliğidir. Gürültü de denilen ses kirliliği, istenmeyen ve dinleyene bir anlam ifade etmeyen sesler ya da insanı rahatsız eden düzensiz ve yüksek seslerdir. Ses kirliliğini yaratan önemli etmenler;

    Sanayileşme

    Plansız kentleşme

    Hızlı nüfus artışı

    Ekonomik yetersizlikler

    İnsanlara, gürültü ve gürültünün yaratacağı sonuçları konusunda yeterli ve etkili eğitimin verilmemiş olmasıdır.

    Ses kirliliği, insan üzerinde çok önemli olumsuz etkiler yaratır. Bu etkileri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

    İşitme sistemine etkileri: Ses kirliliği işitme sistemi üzerinde, geçici ve kalıcı etkiler olmak üzere iki çeşit etki yapar. Ses kirliliğinin geçici etkisi, duyma yorulması olarak da bilinen işitme duyarlılığındaki geçici kayıplar şeklinde olur. Duyma yorulması düzelmeden tekrar gürültüden etkilenilmesi ve etkileşmenin çok fazla olması durumunda işitme kaybı kalıcı olur.

    Fizyolojik etkileri: İnsanlarda görülen stresin önemli bir kaynağı ses kirliliğidir. Ani olarak oluşan gürültü insanın kalp atışlarında (nabzında), kan basıncında (tansiyonunda), solunum hızında, metabolizmasında, görme olayında bozulmalar yaratır. Bunların sonucunda uykusuzluk, migren, ülser, kalp krizi gibi olumsuz durumlar ortaya çıkar. Ancak en önemli olumsuzluk kulakta yaptığı tahribattır.

    Psikolojik etkileri: Belirli bir sınırı aşan gürültünün etkisinde kalan kişiler, sinirli, rahatsız ve tedirgin olmaktadır. Bu olumsuzluklar, gürültünün etkisi ortadan kalktıktan sonra da sürebilmektedir.

    İş yapabilme yeteneğine etkileri: Özellikle beklenmeyen zamanlarda ortaya çıkan ses kirliliği, iş veriminin düşmesi, kendini işine verememe ve hareketlerin engellenmesi şeklinde performansı düşürücü etkiler yapar. Gürültünün öğrenmeyi ve sağlıklı düşünmeyi de engellediği deneylerle saptanmıştır.

    Ülkemizde, insanları gürültünün zararlı etkilerinden korumak için gerekli önlemleri içeren ve çevre yasasına göre hazırlanmış olan "Gürültü kontrol yönetmeliği" uygulanmaktadır. Ancak yönetmeliğin hedeflerine ulaşabilmesi için insanların bu konuda eğitilmeleri ve bilinçlendirilmeleri gerekir.

    Ses kirliliğinin saptanmasında ses şiddetini ölçmek için birim olarak desibel (dB) kullanılır. İnsan için 35-65 dB sesler normaldir. 65-90 dB sesler, sürekli işitildiğinde zarar verebilecek kadar risklidir. 90 dB'in üzerindeki sesler tehlikelidir.

    Ses kirliliği aşağıdaki uygulamalarla önlenebilir:

    Otomobil kullanımını azaltacak önlemler alınmalıdır.

    Ev ve iş yerlerinde ses geçirmeyen camlar (ısıcam gibi) kullanılmalıdır.

    Eğlence yerleri vb. ortamlarda yüksek sesle müzik çalınması engellenmelidir.

    Gürültü yapan kuruluşlar, şehirlerin dışında kurulmalıdır.

    RADYASYON

    Radyoaktif element denilen bazı elementlerin atom çekirdeğinin kendiliğinden parçalanarak etrafa yaydığı alfa, beta ve gama gibi ışınlara radyasyon denir. Çevreye yayılan bu ışınlar, canlı hücreleri doğrudan etkileyerek mutasyon denilen genlerdeki bozulmaya neden olur. Çok yoğun olmayan radyasyon, canlının bazı özelliklerinin değişmesine neden olurken yoğun radyasyon, canlının ölümüne neden olabilir. Örneğin; 1945'te Japonya'ya atılan atom bombası, atıldıktan sonraki 7 gün içinde, vücutlarının tamamı 10 saniye radyasyon almış insanların % 90'ı hiç bir yara ve yanık izi olmadan öldü. 26 Nisan 1986'da Çernobil'deki nükleer kazanın; ani ölümler, gebe kadınlarda düşük olayları, kan kanseri, sakat doğumlar gibi olumsuz etkileri oldu.

    Bir çevredeki belli bir dozun üzerinde olan radyasyon, canlının vücut hücrelerini etkileyerek doku ve organlarda bozulmalara, anormalliklere, üreme hücrelerini etkileyerek doğacak yavrularda sakatlıklara neden olur. Uzun süre radyasyon etkisinde kalmanın yaratacağı sonuçlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:

    Kanser oluşması,

    Ömrün kısalması (erken ölümler),

    Katarakt oluşması,

    Sakat ve ölü doğumlar şeklinde sıralanabilir

    Radyasyonun zararlı etkilerinden korunmak için, alınabilecek başlıca önlemler şunlardır:

    Özel giysiler (kurşun önlük, özel maske) kullanılmalıdır.

    Radyasyon kaynağından uzak durulmalı, en kısa sürede radyasyonlu ortam terk edilmelidir.

    Radyasyonlu cihazlarla yapılan teşhis ve tedaviye sık sık başvurulmamalıdır.

    Radyasyon, doğadaki radyoaktif maddelerden çok, bunların kullanıldığı ortam ve olaylardan çıkar. Bunlar; nükleer santraller, nükleer enerjiyle çalışan gemiler ve nükleer denemelerdir. Ayrıca teşhis ve tedavide kullanılan bazı cihazlar, tıbbi malzemelerin ve suların dezenfekte edilmesi için kullanılan araçlardan da radyasyon yayılmaktadır.


     


     


     


     


     

     
     


     

    KAYNAKÇA

    1. Auchincloss Stuart ve Davis Andrew N., ISO 14000: An International Environmental Management Standart, Stoller ISO 14000 Papers and Presentations, http://www.stoller.com/isofiles/auchinel.html

    2. Broomfield John R., "ISO 14000 Made Simple and Certain Action Planning Checklist", Quality Management International Inc., August 1995, http://www.stoller.com

    /isofiles/qmiine.htm#Qmiine/ papers.html

    3. Crognale Gabriel G., "Environmental Management: What ISO 14000 Brings to the Table", Stoller ISO 14000 Papers and Presentations, http://www.stoller.com/isofiles/crognale.html

    4. Dodds Oswald A., "ISO 14001- Conformity Assessment for EMS" Stoller ISO 14000 Papers and Presentations, http://www.stoller.com/isofiles/dodds.htm#Dodd/papers.html

    5. Frost R., "First Environmental Management System Standarts Appear", Press Release, http:///www.iso.ch/presse/PRESSE09. html

    6. Fredericks I. ve McCallum D., "International Standarts For Environmental Management Systems: ISO 14000", Canadian Environmental Protection, August 1995, http://www.mgmt14k.com/ems.html

    7. "ISO 14000: Standarts Overview and Description", http://www.stoller.com/isofiles/isoover.html

    8. Quality 101, "Are You Ready For ISO 14000?", Quality Magazine, November 1995.

    9. Standard Dergisi, Sayı:442, Araş. Gör. Aykut BEDUK

10. www.tse.org.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder